Yazar da yazarız,
Kalemi kâğıdı elimize alırız, -pardon o eskidendi- fareyi, klavyeyi elimize alır, yazarız da yazarız.
Not defterini günlük olarak kullanırız.
Yaşadığımız acıları, dertleri yazarız.
Varlığımızla kimleri üzdüğümüzü,
Varlığımızla-yokluğumuzla kimleri sevindirdiğimizi…
Başımıza gelen, yaşadığımız birçok şeye neden hıçkıra hıçkıra ağladığımızı…
Matrak olan, tatlı olabilen yaşanmışlıkları, kahkahalar atarak neden, nasıl güldüğümüzü…
Sevgi, saygı, şakayı, ciddiyi, kin, nefret, vicdan azabı, hak, hukuk, adalet, tevazu, hoşgörü, tasa, kaygı, övgü, yergi, destek, köstek…
Aklımıza ne gelirse yazarız da yazarız.
Yere, zamana, mekâna bakmaksızın, bir konu bulduğumuz an da hemen yazmaya başlarız. Az olur, çok olur, şiir olur, nesir olur, hikâye olur, köşe yazısı olur, ama olur.
Günümüzde yazılması gerekenler o kadar çok ki…
İnsan hayatı o kadar çelişkilerle dolu ki…
Bazen bu söylenenlerin, anında, peş peşe yaşanıldığına şahit oluruz.
Belki bin bir zorlukla iş bulup, kendinize göre düzen kurmuşsundur. Tabi seviniyorsunuzdur eve ekmek götüreceğim diye. Bir de etrafınıza bakıyorsunuz, işsizleri görünce etkilenerek yazarsınız.
Tam işler yoluna girdi diye düşünüldüğü zamanda, hiç beklenmedik bir zamanda yakınınızın kayıp ya da ölüm haberi gelmiştir, yıkılırsınız yazarsınız.
Siz veya başkası, eşiniz doğum yapmıştır, bebek gelecek diye sevinirken, eşinin bu dünyada seni çocuğunla bırakarak gittiği haberi gelir, yıkılırsınız yazarsınız.
Evlenirken sevinirsin, düğün yaparsın; ama düğününde bir maganda silahını ateşleyerek, birini vurmuştur, senin azıcık mutluluğun yarım kalmıştır, yıkılırsınız yazarsınız.
Birine tutulmuşsunuzdur, gözün bir şey görmez, yazarsınız.
Sevdiğin fazla şımarmıştır yazarsınız,
Sevdiğin seni bırakır gider, acısı kalmıştır, çektiklerinizi ve yaşadıklarınızı yazarsınız.
Birine sarılmışsındır, her şeyini ona anlatmışsındır, oysa o anlatılanları sana karşı kullanmak için sırrını başkalarına çoktan anlatmıştır, yıkılırsınız yazarsınız.
Stada bir maça gidersiniz, sonrasında holiganların kurbanı olanları görür, yazarsınız.
Elektrik, su, doğalgaz, ev ve cep telefonlarındaki eksiklik ve aksaklık, yanlışlıkları görürsünüz yazarsınız.
Trafikteki canavarları, kendini yolların hâkimi gören katilleri yazarsınız.
Terörü, mafyayı, çeteyi, kadın ticaretini, çocuk istismarcılığını, ahlaki yozlaşmayı, dejenere olan gençliği, pembe dizileri, cinselliği ön alana çıkaran evlilik gibi çeşitli programları yazarsınız.
Siyaseti, siyasetçiyi, politikayı ve uygulanan programları yazarsınız.
Olan-biteni görünce artık insanlık kalmamıştır diyerek, insanlara güvenmezsiniz, yazarsınız.
İkiyüzlülük, sahtekârlık, riyakârlık, sahte övgü, yergi, destek, köstek, ifrat-tefrit gibi gördüklerinizi yazarsınız.
Ne kadar yazarsanız yazın, hiç bitmediğini görürsünüz, hiç bitmeyeceğini düşünürsünüz.
Her şeye rağmen bir yerlerde gene de birileri, sana ekmeğini verecek, eskide olsa gömleğini verecek, sen ağlarken ağlayacak, en azından haya edip gülmeyecek, başına geçecek güneşe gölge olacak, yağmura şemsiye olacak birilerinin olabileceğini düşünerek yazarsınız.
Hayatta bizi ağlatan, üzmek isteyenlerden daha bizi sevindirecek, paylaşacak, elini her zaman dostane şekilde uzatacakların olabileceklerini düşünerek de yazarız, yazarız…
Hep iyi, güzeli, doğruyu ve kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak güzellikleri yazmanız dileğiyle kaleminiz, pardon klavyenize sağlık.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com |