Sakın Onlar Gibi Olmayın
Her gün, her saat, her an da çeşitli mizaç, karakter ve huylarda insanla karşı karşıya kalırız.
Kimine cevap verir, kimine cevap vermez, geçiştiririz.
Kiminin kalbini kırarız, kiminin ağzının payını veririz, kiminin söylemleri karşısında ezilir, büzülürüz…
Etrafta/etrafımızda konuşmayı bilmeyen, hayatı bilmeyen/anlamayan/tanımayan kişiler hepimizin karşısına çıkmaktadır.
Ne kadar çabalarsanız çabalayın; hâliyle muhatap oluyor, illa ki cevap vermek zorunda kalıyorsunuz.
Öyle insanlar var ki; kimi zaman sinir bozucu olmakla yetinmeyerek, kimi zaman lâf yetiştirilmeyecek derecede düzeysiz, izansız ve çekilmez oluyorlar.
“Konuştuklarınız, karşınızdakinin anlayacağı kadardır” mucibince; konuştuklarınızı anlamadıkları gibi, konuştuklarından da karşısındaki hiçbir şey anlamaz.
Ne usul, adap, erkân, akılcılık ve akıcılık, ne de doğruluk, dürüstlükle bağdaştırılamayan anlamsız ve manasız sözler söylüyorlar.
Sadece konuşmuş olmak için konuşuyorlar.
Karşısındaki anlasa da, anlamasa da, sürekli cırcır böceği gibi söyleniyorlar.
Hiç kimse “bu tür insanlara rastlamadım, benim çevremde, yakınımda bu tür insanlar yoktur” diyemez.
Bu kişilerin hayatları zordur, çekilmezler, esasında hayata tutunmaları da zordur.
Belki kendilerince bir hedefleri vardır; ama belirledikleri hedefler doğrultusunda konuşmaları/koşmaları da mümkün olmuyor.
Çünkü onlar için hayat fazla anlam ifade etmez, âdeta tozpembe geçen bir zaman dilimidir.
Sadece günü kurtarma telâşında olduklarından, çok fazla bir beklenti içinde bulunulan/ beklenilen davranışlar beklemek akıl karı değildir.
İnsanlarla konuşurken; yüzüne bakmaz, gözüne bakmaz, sürekli bakışlarını kaçırır, dengesiz, tutarsız, laubali söz ve davranışlar sergileyerek, alaycı bir ruh haliyle ayak ayaküstüne atarak, dünyayı kendisi yaratmış gibi (Haşa) karşısındakine tepeden bakarlar.
Onlar, insanlarla alay ederek dalga geçmeyi, egolarını tatmin edecek bir vesile olarak görürler.
Şimdi diyeceksiniz ki; “peki bu konuşmasını, davranışlarını bilmeyen kişilere karşı ne/neler yapmamız gerek?”
“Bunlara karşı tutumumuz ne/nasıl olmalıdır?”
Öncelikle susmalı ve onları dinlemeye çalışmalı ya da dinlendiğini düşünmesini sağlamalısınız.
Varsın mutlu olsun, varsın sinsi ve şeytanî bir tebessüm kaplasın o yüzünü.
Sorduğu sorular karşısında, hiç cevap vermemeye çalışmalısınız.
Bakın bakalım, nasıl bir sonuç elde edeceksiniz?
Göreceksiniz ki çok işe yarayacaktır.
Bir süre sonra kendileri de saçmaladıklarının farkına varacak, söyledikleri arasında bağlantı kuramayacak, saçma-sapan konuştuğunu düşünecek ve konuşmasına son verecek ya da konuyu değiştirecektir.
Yok karşılık verecek olsanız; ya söylediğinizi kabul ettirmek için hayli efor sarf edeceksiniz ya ses tonunuzu yükseltecek, kalbini kıracaksınız ya da söylediklerine değer verdiğinizi, sözlerinin dikkate alındığını ve kabul ettiğinizi düşünecek, daha çok konuşmaya, saçmalamaya devam edecektir.
Fikri, zikri, düşüncesi ve hayat felsefesi ne olursa olsun; insanî değerler çerçevesinde saygılı, hoşgörülü ve tahammüllü olmalıyız.
Ne yaparsanız yapın, çünkü bunu en iyi siz bilirsiniz.
Bulunduğunuz ortamın farkında olarak, en iyi kararı siz verebilirsiniz; ama ne sakın ha sakın onlardan olmayın, onlar gibi hareket etmeyin.
Olur mu?..
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com
|