Niye Kızarsınız Ki
Yaşantımız hep insanları tanımakla geçer. Yaptığımız birçok şey için pişman olur ve yapamadığımız birçok şeye üzülür ve iç çekeriz. Her defasında aynı şeyi tekrarlamayacağımızı, bundan böyle insanları tanıdığımızı, daha dikkatli, olacağımızı söyler dururuz.
Gerçekten söylediklerimizle ve yaptıklarımızla insanları tanıyor muyuz?
İnsanları tanıdığımızı söylediğimiz durumlar sonrasında nasıl davranıyoruz?
İnsanlar arasındaki mesafeyi ne kadar koruyabiliyoruz?
İnsanların yakınında ne zaman dururuz?
Başımız sıkıştığında, dara ve içinden çıkılmaz bir duruma düştüğümüzde ne yaparız?
Biraz düşündüğümüzde; sanırım kendimizce bir takım cevaplar verebiliriz.
Aslında insanlara yaklaştığımız zamanlar bellidir.
O anlarda kendimizi yalnız hisseder ve insanlarla konuşuruz.
Tanıyıp, tanımadığımız herkesle selâmlaşırız.
Denize düşen yılana sarılır misali herkesle samimi olmaya, saygı ve sevgi gösteririz.
Düştüğümüz durumlardan sıyrılmak için, konuşmalarımızı o kadar abartırız ki bir takım vaatlerde bulunur, her emirlerine amade olduğumuzu söyleriz.
*
“Ağzı olan konuşur!” kabilinden, dilin kemiği yok ki, ver verebildiğin kadar vaat, nasıl olsa yerine getirilmeyecek sözden basit ve çok ne var ki?
Biz başkalarına yaparken iyi de, başkaları biz yaptığında, bulunduğumuz ortamlardaki konuşmalarımızda, olanlar hakkında sızlanmalar, sitemler ve şikâyetler eder dururuz. “Bana işi düştü, beş para almadım, çeşitli vaatlerde bulundu, işi bittikten sonra selâmı-sabahı kesti…” gibilerinden serzenişlerde bulunuruz.
*
Günümüzün insanında bunları görmek mümkündür.
Peki, yapılan bu tür davranışlar doğru mudur?
Elbette doğru değil. Çoğu zaman feryat, feveran eder dururuz.
Karşı çıkmakla beraber, çoğumuzun başvurduğu davranışlardır bunlar.
Yaptıklarımızı, söylediklerimizi çok çabuk unuturuz.
*
Galiba unutkanlık/unutmak hepimiz sahip olduğu en önemli özelliklerimizdir.
Başımız sıkıştığında, dara düştüğümüzde, o duygularımız depreşir durur, zor durumlarındaki hünerimiz olan merhamet abidesi oluveririz bir an da...
Kendi bakış açımız ve yorumlarımızla, insanları değerlendiririz ve gördüğümüz herkesten medet umar, derdimize çare olmalarını bekleriz. Zaman mefhumu olmaksızın herkesten sıkıntılarımız için arayışlara gireriz.
İnsanlara kızarız, hiç farkında olmadığımız, kaybolmuş, unutulmaya yüz tutmuş hasletleri hatırlarız.
Bakış açımıza göre değerlendirdiğimiz olaylarda, çevremizdeki insanları suçlarız.
Ahlâktan, ahlâkî değerlerin noksanlığından, insanlığın bittiğinden, sevgi, saygı, hürmet, misafirperverlik gibi mefhumların yok olduğundan yakınırız.
Unutmayalım ki, insanın niyeti neyse, elbette bulacağı karşılık da odur şüphesiz. Ne ekersen onu biçersin. Niye kızarsınız ki!..
Takdiri size kalmış, istediğinizi yapabilirsiniz!
Yapılanlardan sonra; insanları tanıyıp tanımadığınızın kararını siz verin artık.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com |