Ne Zaman Hidayete Erilir Bilinmez
İnsanın fıtrat-ı gereği ne zaman hidayete ereceği belli olmaz. Bazen önemsenmeyecek küçücük bir şey bile kişinin kurtuluşa ermesine vesile olabiliyor.Bu bir olayla karşılaşma anı, bir kişiyle olan muhabbeti neticesinde görülen, belki de önemsenmeyen bir rüya, bir an olmadık bir an da karşısına çıkan bir manzara, içinden çıkılması çok zor gibi görünen bir hadise... olabilir. Bazen insana “hayır diye görünende şer, şer diye bilinen de hayır” olabiliyor.İnsanlar sürekli bir arayış içinde olduğu için, karşılaştığı her an, her olayda bir çıkış bulma yoluna gitmektedir.Yer, zaman ve mekâna bağlı kalmaksızın gelişen bir takım olaylarda; insanlar mahzun, müteessir, mutlu ve bahtiyar olabiliyor. Ancak insana verilmiş olan akıl ve feraset melekeleri sayesinde; neyin doğru, neyin yanlış olabildiğinin tefekkürünü yaparak; ya doğru yolu bulup hidayete erebiliyor, ya da doğru bildiği yanlış yolda gitmekte ısrar ederek, hem bu dünyasını, hem ahretini zindan edebiliyor.Bu dünyada rezil-rüsva, ahrette de müflis durumuna düşebiliyor. Ne mutlu müflis olmayıp, hak yolda hakkı bilmek ve tanımak uğruna hidayete erenlere...
Hidayete erme ve doğru yolu bulma adına beni etkileyen ve derin düşüncelere gark eden
bir dostumun anlattıkları hayli anlamlı olduğu için, sizlerle paylaşmak istedim. Ola ki birilerine nasihat babında bir şeyler verebilsin.
“Adıyaman’ da 1980’ li yıllardı. Bir yere doğru gidiyorum; ama nereye...? Ben de bilmiyorum! O an önümdeki arazi, komple çamur deryası...Yanıma bir adam geldi; “ne arıyorsun? dedi.”Su arıyorum!” dedim.”Su burada yok, yukarıya doğru git”dedi.
Eliyle de işaret etti.Çamur deryasına girmeden patika bir yola girdim.Yolun her iki tarafına çalılarla çit yapılmıştı.Sağ tarafta, bahçenin içinde kızlar tahtırevan dediğimiz yerde oturmuş, nakış yapıyorlardı.Sol tarafta ise; kahverengi bir ayı ayağa kalkmıştı. Bunlar çitin arkasında idiler.Yola devam ettim.Biraz ilerledikten sonra; Malatya’da Alevi meşrepli Mamo Dayı adında bir komşumuz vardı.Onlarda buraya kırmızı bir Murat taksi ile gelmişlerdi. “Burası neresi, siz neden geldiniz?” dedim.O yeri şu an hatırlamıyorum. “Biz düğüne geldik!” dediler.
Yoluma devam ettim.Küçük bir kız kardeşim var, yaramazlık edince,onu elimde değnek ile arkasından koşturuyordum.
Önümüze üç tane mezar çıktı.Kız kardeşim, üçüncü mezarın arkasında kayboldu.Ben, birinci mezarın yanına geldiğim de; mezardan göbek kısmına kadar biri doğruldu. Başında sarık var ve bana “ne istiyorsun?” dedi.
Ben de “Allah’tan ilim ve iman istiyorum” deyince; cevaben “ilim ve iman yalnız Kur’an dadır,” dedi. “On bir’de gel (11)” dedi ve uyandım.
Rüyamı babama anlattım, bilemem, dedi.
Saat 11’ de mi, 11 gün sonra mı, 11 ay sonra mı, 11 yıl sonra mı, ne olduğunu aramaya başladım.Tabi çevremdeki hocalara ve alim bildiğim insanlara sormaya başladım. İttifakken “muhakkak ki ilim ve iman Kur’an da olduğunu biliyoruz da; 11’ in sırrını bilmiyoruz,” diyorlardı.
Yeni tanıştığım bir arkadaşım vardı.İsmi Faruk.Ona anlattım.O da “gel seni bu akşam bir yere götüreceğim, orada bir hoca var ve ona anlat” dedi.
“Tamam” deyip, yatsı namazından sonra gittik.Oturduk, kitap okuyorlar, sonra çay içiyorlar.
Arkadaş bana “gel, bu Ali...hoca, rüyanı anlat!” dedi.
Anlattım. “Saatine bak!” dedi.
Saate baktım, tam 11’ di.
“Seni buraya davet etmiş!” dedi.
Oradan ayrıldık ve “yaz mevsimi saatin 11’ olması tevafuktur” diye düşündüm.(Ama hala 11’in ne manaya geldiğini araştırıyorum.)
Birkaç gün sonra, o arkadaşın evine gittim.Odanın içinde bulunan taka’da kitaplar vardı. Ben de kitaplara meraklıyımdır.Kitaplar içinde biri çok dikkatimi çekti. Ortalarında beyaz sahife var.O kitabı çektim.Beyaz sahifelerden birini açtım ve şaşkına döndüm.Hemen arkadaşı çağırdım.”Faruk dedim rüyam da gördüğüm adam buydu,” dedim .Oda o gün gittiğimiz yerde, bu şahsın kitapları okunuyor, dedi. O fotoğraf ve rüyamda bana “11’de gel!” diyen şahıs; “BEDİÜZZAMAN” idi.(Daha sonra babamın kitaplarına baktım. 1959 baskılı yeşil kaplı “SÖZLER” var. O zamandan bu zamana kadar, hiçbir eser (Kur’an hariç) Risale i Nur’ un lezzetini vermiyor. Rabbim son nefesimde dahi beni bu eserlerden ayırmasın.(Amin)”
Dedim ya; insanın ne zaman, nerede hidayete ereceği belli olmuyor. O dostum; o günden bu güne kadar, gerçek anlamda Risale’i Nur’la haşir-neşir olduğunu söyleyebilirim.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com |