Ne kadar düşünüyorsunuz acaba?
Geceleri yatağınıza uzanırken, karanlığın sessizliği içerisinde kendinizle başbaşa kaldığınızda, giden günler ve o gün boyunca düşünemediğiniz, yapamadığınız, yapmayı istediğiniz şeyleri düşündüğünüz, muhasebesini yaptığınız oldu mu ?
Lüzumsuz, faydasız konuşmalar neticiesinde, geçen her gününüzün sonunda; ömrünüzün bir gün daha azalmış olduğunu, ölüm denen nihaî sonla kabir kapısına bir adım daha yaklaşmış olduğunuzu hiç düşündünüz mü?
Sağlıklı ve sıhhatli geçen günün bir fırsat olarak, bir nimet olarak verildiğini düşünerek, geçen her anınızın en kıymetliden de kıymetli olduğunun hesabını yaparak, ne zaman, nerede, kiminle ve nasıl geçirdiğinizi hiç düşündünüz mü?
Bunlar size neler kazandırdı, neler kaybettirdi!..
Muhasebesini yaptınız mı?
Her ne şekilde olursa olsun geçirdiğiniz, yaşadığınız zamanın nihayetinde kârlı mı, yoksa zararlı mı olduğunuzun hesabını yaptınız mı?
Kârlı iseniz; daha çok kâr elde ederek, ebedi hayatta rahat edebilmek için daha çok çalışmanın, zararlı iseniz; zararınızı nasıl kapatacağınızı düşünerek, zarar etmeme sebeplerini ve sonuçları ile telâfi etme şekillerini araşatırdınız mı?
Dünya her geçen gün biraz daha ihtiyarlarken, teknolojinin son sürat ilerlediği bir uzay çağında, her gün bildiğiniz onlarca, yüzlerce, binlerce insanın ebedi âleme göç ederken, nasıl oluyor da insanlar teknolojiye paralel olarak neden daha çok yaşayamadıklarını hiç düşündünüz mü?
İlim ve teknoloji bu kadar son sürat ilerlerken, neden insan ömrünün uzatılmasına bir katkıda bulunamayıp, bir taraftan ilerleme kaydedildiği düşünülürken, diğer taraftan olan biten karşısında acziyetini ikrar ve itiraf etmektedir, hiç düşündünüz mü?
İnsanlar fanilikte ilaç receteleriyle dünyada sağlıklı yaşamaya çalışırken, ebedi alemde huzurlu ve bahtiyar yaşayabilmek için manevi tabiplerin recetelerine ne kadar kulak verip vermediğinizi hiç düşündünüz mü?
Ne kadar yaşarsan yaşa, sonunun ölüm olduğunu bile bile neden bu kadar tınmaz, vurdumduymaz, asi olup, Hakim-i Mutlak’ın emirlerine riayet etmeyerek boş, anlamsız, faydasız bir ömür sürmeye çaba ve gayret göstererek, kendinizi rezil-rüsva ettiğinizi mutaala edecek bir ortamda düşünmeye çalıştınız mı?
Bize tahsis edilen mutlak bir ömür vardır elbette!..
İster uzun olsun, ister kısa olsun, onu usulüne ve adabına uygun değerlendirmeliyiz.
Biz başı boş olarak bu âleme gönderilmedik.
Onu boş, faydasız, değersiz ve anlamsız olarak harcamamalıyız.
Elbetteki her yapılan ve her söylenenin bir sorgulaması vardır.
Elbetteki her sorgulama neticesinde; ya azap ya da kurtuluş vardır.
Miskal zerresi kadar yapılan her kötülükte cehennem azabı, miskal zerresi kadar yapılan her iyilikte de sonsuz nimetli mükafat olarak cennet-i ala vardır
Hakka hakkını teslim etmeden önce, ebedi hayatı kazanmanın, faydalanmanın ve karşılığını alabilmenin gayreti içinde olmalıyız.
Kerim BAYDAk
kbaydak61-artan@hotmail.com |