Lütfen Bilen Birileri Varsa, Beri Gelsin!...
Kaliteli bir yaşamı herkes arzu etmektedir.
Rahat, huzurlu, ve mutlu bir yaşamı istemeyen birileri olabilir mi?
Sanmıyorum!
Herkes iyiyi, güzeli, doğruyu, çocukluğundaki o temiz günleri istiyor; ama her nedense kimse de kapısının önünü süpürmüyor, bu anlamda bir çaba göstermiyor, bir emek harcamıyor.
Öyle denmemiş mi? “ Herkesin evinin önünü süpürürse, bütün şehir tertemiz olur”
Körelmiş, ya da yok olmuş duygularla belki insancılık oynuyoruz, oynamaya çalışıyoruz; ama sanırım her geçen gün de biraz daha kaybediyoruz anlaşılan!
Hep kendimizin haklı olduğunu düşünürüz, hep başkalarını suçlarız, suçlu ararız.
Madem herkes başkalarını suçlayacak kadar iyi de, peki onca kötülükleri yapan kim?
Keşke bu sorunun cevabını verebilen birileri çıksa da biz de öğrensek, öğrenebilsek!
Madem herkes gerçekten samimi ve dürüstse, peki bu dünyayı yaşanmaz hale getiren kim?
Bu dünyayı çekilmez hale getirenler kimler ya da neler?
Keşke bu sorunun da cevabını verebilen birileri çıksa da biz de öğrensek, öğrenebilsek!
Madem ki hepimiz, iyiyiz, dürüstüz, samimiyiz, haklıyız, doğruyuz; o halde bu karmaşa, bu kargaşa, bu sıkıntı ve problemler niye?..
Öyle ya, hepimiz iyi olduğumuza göre; iyilerle dolu şu koskoca dünya esir olmuş küçük bir azınlığa, neden her türlü kaderimiz, geleceğimiz, üç-beş kötünün elindedir?
Herkes birilerini satıyor.
Herkes tarafından satılıyoruz.
Herkes birilerin ayağını kaydırıyor.
Herkes saman altından su götürüyor.
Herkes münafık zihniyetiyle, içi ayrı, dışı ayrı davranışlar sergiliyor.
Yapmacık davranışlar sergileyerek, sevmeden seviyorum ağızları yapılıyor.
Her yaptığımızın bize göre doğruluğuna inanıyor, her yanlışımızda nasırlanmış vicdanlarımızı biraz daha eritiyor, yok ediyoruz.
Her şeye rağmen, insancılık oyunlarında, hepimiz başrol oynuyor, liderliği kimseye kaptırmıyoruz.
Sahte ve yapmacık maskelerimizi silip parlatıyoruz.
Saklayacağımız yanlışlarımızı beynimizin karanlığına süpürüp, görmezden geliyor, hasılı insanlığımıza toz kondurtmuyoruz.
Çocukluğumuzda sahip olduğumuz, övündüğümüz sevgiyi, saygıyı, şefkati, hürmeti ancak masal gibi derleyerek çocuklarımıza anlatıyoruz.
Eski aşklardan da, eski meşklerden de, eski güzellerden de, eski güzelliklerden de eser kalmadı.
Kadınlarr güzel olduğu için seviliyor, aşkın derecesini belirleyen bir takım bedeni özellikler bulunuyor.
Şiir, şarkı ve romanlardaki aşklar yapmacık oldu, her şey para ve parasal değerlerle ölçülmeye ve baş köşeyi işgal etmeye başladı.
Artık parası olmayana kız bile verilmiyor, adam yerine bile konulmuyor.
Başlık parasının adı değişti.
Medeniyetin hayatımızdaki tek yeri para oldu.
O kadar ki sözde medeniliğimizi başlık almayarak; ama parası olana kız vererek farklı şekillerde icra ediyoruz.
Hepimiz çok iyiyiz, çok dürüstüz, çok samimiyiz...
Her şey iyi, güzel, hoş da; peki kötü, çirkin, beter olan kim acaba?
Lütfen bilen birileri varsa, beri gelsin!... |