Karanlıkta Aydınlanan Ruhumuz
Gelişen , değişen dünya şartlarında; elektriksiz bir yaşam düşünmek bile insanı huzursuz etmeye yetiyor. Yıllar önce nasıl elektriksiz, gaz lambası, hatta şömine ışığında bir ömür geçirmişiz, doğrusu hayret ediyorum. Ancak bir taraftan elektrik hayatımızı aydınlatırken, diğer taraftan bir çok öz değerlerimizin hayatımızdan çıkmasına sebep oluyor. Mesele aile içi sohbetler, mesela, küçük-büyük aynı ortamda yaşamak, büyüklerimizden hoş meseller dinlemek, mesela büyüklerden sevgi, şefkat, küçüklerden saygı, hürmet gibi bir çok değerin yok olması gibi…
Daha birkaç gün önce yıllardır görülmeyen bir kar yağdı. İletişin hatlarının yetersizliğinden mi yoksa, hazırlıklı olmayan AKADEŞ’in ihmalkar davranmasından mıdır, elektrikler kesildi. Karanlıklara gömüldük. Önce karanlıkta dikkatlice ilerleyerek, bir çakmak bulmaya çalıştık, sonra da yakmak için mumu. Yine kızdık kendi kendimize, neden mumu el altına değil de zor ulaşılan bir yere koyduk diye. Bu arada mumu ararken, epeydir evde arayıp da bulamadığımız eşyalar gözümüze çarptı, içimizdeki o özlemler depreşti.
Her ne kadar kar yağışını seyretmek insana huzur verse de, sonuçta alışık olmadık kadar karanlığa gömüldük. Ne evdeki mum, ne de şarjı tükenmekte olan ışıldak, hiçbiri kâr etmedi. Bir an da kapkaranlık bir yaşama fırlatıldık sanki.
Aile efradı alışık değil ya! Hemen sarıldılar telefonlara,. Herkes bir yandan AKADEŞ arızaya ulaşmaya çalıştı.Of-Pufların haddi hesabı yok!...
Doğrusu bu zoraki karanlık molası, benim çok hoşuma gitti. Mecburen aynı odaya toplandık.Korku ve endişeden birbirine sokulan sokulana. “ Ne olacak, kaçta gelir ki elektrik! Arızayı mı arasak? Off ne zaman gelecek?...” derken, karşılıklı sohbet etmeye başladık.
Aslında özlediğim ve beklediğim bir ortam oluşmuştu.Televizyon yok, bilgisayar yok, ayrı odada kendi dünyasına çekilmek yok.Oh beee!! Uzun zamandır neredeyse iki çift lâfı zar-zor ediyorduk.
Bitmekte olan ışıldak ışığında acelesiz sözler gidip-geldi aramızda. Televizyonsuz, radyosuz, Internetsiz bu kaçamak zamanlar mest etti bizi. Artık kanal kavgamız yoktu. Zaman, mekân donmuştu sanki. Sadece siluet sahneler yaşanıyordu. Loş ışıkta da olsa, birbirimize yakınlaşma fırsatı yakalamıştık. Zar zor seçilebilen gölgelerimiz bile, bu ani hız kesmeden çok mutlu olmuşa, haz almışa benziyordu.
AKADEŞ’a kızmalı mı, yoksa övmeli mi? Karar veremiyorum.Ne olurdu şimdiki gibi, ara sıra da olsa neden böyle frene basıp duramıyoruz ki yaşamlarımızda? Nasıl olsa durduğumuzda, ne olursa olsun bizi sollayıp geçenlere, bir şekilde tekrar yetişiriz diyoruz; ama yetişmesek ne olacak ki?
Zaman denen mefhum, çok hızlı akıyor.Aslında farkına varmıyoruz, varamıyoruz, belki de farkına varıyoruz; ama hesabımıza öyle geliyor.
Elektrik kesilmesi dışında, aynaya bakar gibi, birkaç dakika kendimizle baş başa kalamıyoruz artık. Aynaya baktığımızda, hangimiz yansımamıza şu soruları soruyor, sorma cesaretini kendinde görebiliyor.
“Ben kimim? Var olma sebebim ne? Ne için varım? Değerlerim neler? Neler beni iyi hissettiriyor? Ne yapıyorum? Neler yapmalıyım? Nasıl davranmalıyım?” Ve daha neler neler!..
Belki de suç bizde, kim bilir!Sosyal yaşantımızda; “aman her şeye yetişeyim, her şey dört dörtlük olsun!” türünden telâşlarımız bizleri yıpratıyor da farkında değiliz.
Belki ilk defa kesilen elektriklerin gelmemesi için dua ediyorum. Gelmesin elektrikler bu gece boyunca... Ne bileyim, genel bir arıza falan olsun. Mesela birkaç gün karanlıkta kalalım.
Belki o zaman elimizdekileri, sahip olduklarımızı daha iyi değerlendirmeyi öğrenir, kaybetmemek adına çabalar dururuz.
Belki o zaman, birbirimizi daha iyi anlarız, anlayabiliriz.
Belki o zaman, bu tüketim telâşı bitecektir ya da azalacaktır.
Belki o zaman, zaman ve zamandakiler daha kıymetli olacak, değeri bilinecek.
Belki o zaman, karanlıklarda da olsa ruhumuz, ruhlarımız aydınlanacaktır.
Ne yazık ki birkaç saat sonra elektrikler geldi. Hayallerim ve düşündüklerim yarıda kaldı. Tabi her şey kaldığı yerden devam. Herkes yine kabuğuna çekildi. Herkes tekrar küçük dünyasında kayboldu. Yine kaldık mı kendimizle baş başa..
Yine aydınlıkta sandığımız ruhlarımız, gömüldü mü karanlıklara…
Ne yapalım, teknolojik gelişmelerin mükafatı bunlar demek ki,
Sağlık olsun.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com |