Kar Yılı, Kâr Yılı
Kar’ın yağması elbette çok güzeldir. “Kar yılı, kâr yılı” demiştir atalarımız. Seyretmesi, kar yağarken gezmesi, nazlı nazlı bir edayla salınarak yere inmesi, insanı bir hoş eder, bir başka mesut ve bahtiyar eder.
Kar ayrılığı, hüznü; ama bir yandan da saflığı ve temizliği simgeler.
Yurdumuzun her tarafında kar manzaralarına şahitlik ediyoruz. Haftalardır yurt genelinde kara kışın alasını yaşıyoruz. Yıllardır böylesine kar yağışı görülmemişti.
Cemrelerden ilki de havaya düştü; ama hala yerlerde kar, buz var. Yurdumuzun birçok yerinde fırtına, sağanak yağmur ve kar yağışı hayatı olumsuz etkiliyor.
Yurdumuz kar yağışı ile birlikte beyaza bürünerek, kar yüzü görmeyen şehirlerimizi de karla tanıştırdı.
Hava sıcaklığının sıfırın altına düşmesiyle yollarda buzlanmayı da beraberinde getiriyor. Tabi beraberinde birçok kazaları da… Durum böyle olunca, yollarda düşenler, sakatlananlar ve trafik kazaları da birbirini izliyor.
Aslında kar da hem hüzün, hem de neşe var galiba.
Kar, hem bereket, kimi zaman felâket olabiliyor.
Kar yağmasıyla beraber, istenmeyen olumsuzluklarla aciller tıka basa doluyor.
Kar bazen mutluluk, sevinç verirken, bazen hüzün olabiliyor. Sessizce yağan kar, bembeyaz, her yeri kaplayan bir örtü olup, görünür olan her yeri örtebiliyor, nereye düşse iz bırakabiliyor, ta ki eriyip, akıp gidene kadar.
Kar neşe olabiliyor, beyazın verdiği bir huzurla, beraber yaratılan eğlencelerin verdiği neşe, sevinç...
Hep söylenir ya! “Şu kar yağsa, mikroplar da kırılsa.”
Kar’ın güzelliği olsa da, derdi de bir o kadar fazla…
Kar büyükler için bir cefa, çocuklar için bir eğlence vesilesi olabiliyor.
*
Adıyaman’da güzel bir akşam da, pencerede ışık altında uçuşan kar taneciklerini seyrine hiç doyum olmuyor.
Yağan kar belki hayatımızı çok olumsuz yönden etkiliyor olabilir; amma, kar yağışını seyretmek, sanırım çoğumuz için ayrı bir zevk olsa gerek.
Yolun ortasında, belli aralıklarla dikilmiş yüksekçe lâmbaların ışığında, karların ağır ağır yağışını, bazen de hızlanışını karanlık bir odanın gerisinden seyretmek ya da yağan kar altında dakikalarca yürümek insana doyumsuz bir haz veriyor.
Dışarıda lapa lapa kar yağarken; elinizde sıcacık çayınız veya kahvenizle, pencerenin önüne oturup, harika bir müzik eşliğinde yağan karı seyrettiniz mi hiç?
Kar ’da yürümek ve lapa lapa yağan karın yağışını seyretmek insanın içine huzur verebiliyor.
Kimine göre kar ’da yürümek huzur verirken, kimine göre ise tam bir işkencedir.
*
Peki, ya çocuklar için?..
İşte onu hiç sormayın!
Gece yağan karla oynamak için, sabırsızlıkla sabah ettiler. Sabah; kartopu oynamak, kar ‘da yuvarlanmak, kardan adam yapmak derken tüm kurtlarını döktüler. Kar’dan adama ceket, gömlek, külah, giydirdiler; havuçtan burun, kömürden göz, kulak taktılar, eline de süpürge.... Deyim yerindeyse çocukluklarını yaşadılar, çocuk olmanın gereklerini yerine getirdiler.
Bize düşen de geri plânda onları sadece seyretmek kaldı. Ara sıra içimizde depreşen saklı çocuksu duygular olsa da, ayıp olur diye fazla hareket edemedik, kendimizi frenledik.
Ancak geçmişte yaşanmış hatıralar canlandı gözümüzde, o kadar.
Her şey iyi, hoş da, soğuk ve kasvetli olan tüm olanlardan sonra, çocuklarla beraber soluğu acilde almamız biraz can sıkıcı oldu; ama neyse…
Küçük oğlumun dediği gibi; “olsun hasta olalım, hep beraber mutlu olduk ya!..”
Evet, hep beraber mutlu olduk ya, boş verin gerisini.
Her mevsimi zamanında yaşamak güzeldir.
Bu kışta, kar da olsa…
Kerim Baydak
kbaydak61-artan@hotmail.com |