İnsanı İnsan Eden Nedir Acaba?
Hep merak edilir. İnsanı insan eden, insan-ı kâmil eden nedir? Neler, insana insan kavramıyla müsemma olmuş vaziyette, karşıya olumlu düşünce tevdi eder. İnsanı değerli kılan nedir? Her insana hak edilen değer veriliyor mu? Her insan hâk eden değeri görüyor mu?
İnsanı başkalarının gözünde insanî değer verdiren bir takım unsurlar vardır. Bu unsurlara sahip olmayanlar ve kendini hep tepelerde görenler, bir gün aşağılara inmeye mahkûmdurlar. Çünkü ferasetli düşünen insanın değeri, karşısındakinin verdiği değer kadardır. İnsanlar arasında yüzü pak, alnı açık gezebilmek için, bir takım kriterlerin yerine getirilmesi gerekir. Toplum içinde çok bilgili olmak, çok okumak, çok gezmek, belki bir ayrıcalık olabilir ancak bu ayrıcalık başkalarının özgürlüğünü, kişisel hak ve hürriyetlerini kısıtlamaya sebep oluyorsa, kişilerin bir takım duygu ve düşüncelerini kendince sorguluyorsa, işte o zaman toplum içerisinde kendisini bir özeleştiriye tabi tutması gerekir. Bildikleri kendisini başkalarının gözünde bir anlam ifade ettiremiyorsa, bir köşeye çekilip, kendi kendini sorgulaması gerekir. Çok gezmek, çok bilmek, sadece kendinin deşarj olmasına, başkalarının acziyetine ve çaresizliğine sebep oluyorsa, aidiyet duygusunu ön plana çıkarıyor ve bundan mutlu olup, haz alıyorsa ya da öyle olduğunu düşünüyorsa, işte o zaman bildiğinin ve öğrendiğinin kendisine hiçbir faydası olmamış demektir.
Kendilerinin mutluluğu, başkalarının mutsuzluğuna, kendilerinin ekâbirliği, başkalarının küçük görülmesine sebep oluyorsa, insanın oturup defalarca düşünmesi gerekir.
Dost kazanmak çok zordur. Dostluğa değer olmak, dostluğu devam ettirmekse maharet ister. İnsan, kendisine verilen meziyetleri yerinde ve zamanında, usulüne uygun kullanmadığı zaman; dostunu ve dostluğunu kaybetmesi kadar kolay bir şey yoktur. Hedeflerine varmak adına, kendisine yakışmayan her türlü söz ve davranıştan kendini esirgemeyen, bundan mutlu olan, huzur bulan, egosunu tatmin eden, ettiğini düşünen, insanlara tepeden bakan kimse; günü gelir yalnız başına kalır, nedametler içerisinde dostluk kazanımlarının kaybetmesine yanar. Yanar, yanar da olan olmuştur, artık, geriye dönüşü zordur. Telafisi güç olabilecek bir takım davranışların ezikliği içerisinde kıvranır durur. İnsan kalbi kırmak kadar zor, acı ve ıstırap veren başka bir şey yoktur sanırım.
İnsanlar konuşurken, konuştuklarına ve yaptıklarına çok dikkat etmek zorundadır. İnsanların hatası ve eksiklikleri olabilir. İnsan mademki beşer, o zaman hatalardan münezzeh değildir. Her insan hatası ve kusuruyla kabul edilmesi mecburiyeti vardır. Hemen herkesin bildiği gibi, “hatasız dost arayan kişi, dostsuz kalır!” Kişi ya dostunun Kevser havuzundan suyu doyasıya içebilmeli ya da Kevser havuzundaki suyu doyasıya içirebilmelidir. Dostun Kevser havuzundan içemeyenin hali ne acıdır…
Nasıl ki beş parmağın beşi de bir değilse, işte insanların hepsi de bir değildir. Ancak temelde hepsi bir koldan çıkan uzuvlar gibi yekvücuttur. Çünkü birindeki acı, hepsini etkiler. Biri diğerine acısından “bana ne!” diyemez. Kimse dostumun acısı beni ilgilendirmez diyemez. “Benim bildiklerim ve yaşadıklarım bana yeter, başkalarının durumu beni ilgilendirmez!” diyemez. Eğer aynı havayı teneffüs ediyorsan, aynı dünyada yaşıyorsan, insanlar birbirlerinden etkilenecek, yardımcı olacak, onun mutsuzluğundan ve huzursuzluğundan kendisi mutlu olamayacaktır.
Kişi karşısındakine sevgi, saygı, hürmet ve şefkat gösterdiği kadar, karşısındakinden de beklemesi kadar doğal bir şey olamaz. Bu olması gereken en doğal hakkıdır. Yaşa, başa, mevki, makama, cüssesine ve cüzdanına göre, enaniyete dalmış vaziyette farklılıklar arz etmemesi gerekir. Bencillikten uzak, her şeyden önce adabı muaşeret kuralları içerisinde, birbirlerine gerekli ilgi ve alakanın gösterilmesi gerekir. Sen yoluna, ben yoluma, biri bir şey, diğeri başka bir şey söyledikten sonra; aynı çatı altında kalmanın ve aynı havayı teneffüs etmenin haklı bir tarafı kalmıyor. Her şey usul, adap ve erkân içerisinde olması mecburiyeti vardır. Çünkü bizler insanız. İnsanı kâmil olma yolunda sürekli kazanımlar için çabalıyoruz. Tabi herkes payına düşeni alır elbette.
Kimse kimsenin üstünde veya altında değildir. Kimse kimseden çok akıllı veya çok akılsız da değildir. Herkes yaptıkları ve söyledikleri nispetinde, insanların gözünde, değerini ve kıymetini belirler. Taşı delen damlaların çokluğu değil, damlaların devamlılığıdır Bilmeyen yoktur. İnsanı değerli kılan da insanların gözünde ve nezdinde olan saygınlığı ve dürüstlüğüdür, hak, hukuk ve adalet dairesinde insanî değerlerin gerekliliğini ne kadar yerine getirdiğidir.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com |