Her Şey Aslına Döner
Her şey aslına dönmektedir. Bunun başka yolu yoktur. Ne yaparsınız yapın, ne kadar uğraşırsanız uğraşın, asla farklı bir şey yapamazsınız. Belki ilerleyen zaman içerisinde farklı alışkanlıklar, bilgi ve beceriler kazandırabilirsiniz; ama sonuçta aslı ne ise o olur. Şüphe yok ki her şeyin aslı özüyle alakalıdır. Her canlı özünde var olanı sergilemekle mükelleftir.
Teknolojiyi kullanarak yazı yazanların mail posta kutularına zaman zaman birçok mail/mailler gelir. Hemen her konuda gelen onlarca, belki yüzlerce mailleri ayıklamak büyük özveri gerektiriyor ve büyük emek verip zaman geçirmek gerekiyor. Bazen güzel mailler de gelmiyor değil hani! İşte posta kutuma düşen o maillerden bir tanesini çok beğendim, “Delete” tuşuna basarak silmeye gönlüm razı olmadı. Beğendiğim bu maili sizlerin de beğenisine sunmak istedim. Takdir sizin.
Aslında mailde geçen öykünün ne kadar gerçek olabileceğini, genetik bilimi de doğrulamaktaymış.
“Vakti zamanında çok zengin ve ünlü birinin dillere destan bir kedisi varmış.
Kedi o kadar çok becerilere sahipmiş ki, bütün ülke bu kediden bahseder, bu kediyi konuşurmuş.
Bu çok zengin ve ünlü şahsiyet de her misafir geldiğinde kedisini ön plana çıkartan işler yaptırırmış. Bu kedi ne mi yaparmış? Neler yapmaz mış ki…
Yemek, çay, kahve, sahibi ne isterse hepsini yaparmış.
Gel zaman, git zaman bu kişinin evine bir seyyah gelmiş.
Kedinin marifetini duymuş; ama gözü ile görmek istemiş.
Kapıyı çaldığında kapıyı kedi açmış.
Seyyah sahibin evde mi? diye sorunca; kedi “miyav” diyerek başını sallıyor ve içeri alıp hızla sahibine haber veriyor.
Kedinin sahibi, bir misafiri olduğunu duyunca çok sevinmiş..
Eeee!! Kolay mı….Kedisinin marifetlerini gösterecek, böbürlenecek, şanı daha da artacak.
Seyyaha “hoş geldiniz” diye karşılayan ev sahibi, kedisine dönüp “misafirimizin
karnı açtır, yoldan gelmiş, hemen bir tavuk kes, tavuk suyu çorba, tavuklu pilav ve tavuk kızart” diye kediye yemek yapmasını söylemiş.. Kedi “miyav” deyip mutfağa gitmiş.
Ev sahibi ile seyyah başlamışlar sohbete.
Belli bir zaman sonra kedi gelip “miyav” demiş.
Ev sahibi “ buyurun sofra hazır. Yemek yiyelim, sonra sohbete devam ederiz” demiş.
Yemek odasına geçtiklerinde; seyyah gördüğü manzara karşısında neredeyse küçük dilini yutacak hale gelmiş.
Mükemmel bir sofra düzeni kurulmuş. Masada gül bile varmış. Yemekler yenmeye başlanmış. Ev sahibinin gözü seyyahta…
Seyyah ise şaşkın, hem ki ne şaşkın… Yemeklerin lezzeti mükemmel değil, mükemmel üstü.
Yemekler yeniyor, ev sahibi seyyaha dönüp “Balkonda da kahvelerimizi içelim. Kahveniz nasıl olsun?” demiş.
Seyyah “şekerli” diye cevap vermiş.
Ev sahibi Kediye dönüp; “misafirimize şekerli, bana da az şekerli ve köpüğü bol olsun. Biz balkondayız, al üst kata getir” demiş.
Ev sahibi kedinin marifetini bir kişiye daha göstermekten memnun… Balkona çıkıyorlar başlamışlar yine konuşmaya. Belli bir zaman sonra, balkon kapısı çalınmış.
Ev sahibi “gel” diye seslenmiş.
Kedi elinde tepsi ve kahvelerle balkona girmiş. Tam 2-3 adım attığı sırada; seyyah cebinden bir fare çıkartıp balkona salmış.
Kedi, fareyi görünce elinden tepsiyi atıp, başlamış farenin peşinden koşmaya.
Bu manzara karşısında seyyah basmış kahkahayı.
“Beyim, beyim!! Kediyi ne kadar terbiye edersen et kedi yine kedidir. Her şey aslına döner, sen bunu bilmiyor musun?” demiş.”
Gerçekten her şey aslına rücu eder, anlayana…
Eğitim, kültür geçici pansuman tedbirler ve düzenlemelerdir, biline…
Canlının özünde ne varsa, yaşantısında ve davranışlarında da o da vardır.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com |