Her Dağın Başında Bir Evin Olsun
İnsanların toplandığı mekânlarda zaman zaman unutulmayan ve dikkate alınması gereken çok güzel söz ve söylemler ortaya çıkmaktadır. “Söylenmeyen söz yoktur” denir.Daha önce duymadığınız sözler olduğunda; bu sözler muhakkak daha önce de söylenmiştir, oysa yeni duyduğumuzdan, biz de çok büyük etkiler ve değişiklikler yapabiliyor.
Geçen gün bir toplantıda amcanın biri; “Her dağın başında bir evin olsun” deyince, şaşırmadım desem yalan olur.
Günümüzde insanlar zengin olabilir, her şeye sahip olabilirler.Bu variyet içerisinde olanların bile çok zor olabilmesi ihtimali olan “Her dağın başında bir evin olsun” sözü doğrusu beni hayli düşündürmüştü. Neyse ki konuşan amca, daha sonra açıklmasını yaptı, ben de rahatladım.
Meğerse bu deyimde, her yerde bir dostun olsun manasının çıkarılması gerekiyormuş. Farklı bir düşünceye kapılmamam için de hemen açıklama yapan amca; “ her dağın başında bir evin olsun demek, her yerde mutlaka bir dostun olsun demektir. Eğer böyle dostların olursa nereye gidersen git yalnız kalmaz ve sıkıntı çekmezsin” diyerek beni ve yanımdakileri rahatlattı.
Aslında, insanların toplandığı mekânlarda dostlukların yaygın olduğu dönemlerle ilgili güzel nasihatlerde bulunulmaktadır.Günümüzdeki değişim-gelişimi teknoloji-ilerleme adı altında çok acımasız bir şekilde katliam, erozyon, deformasyon ve dejenerasyon son sürat devam etmektedir.
İnanılmaz, kabul edilmekte zorlanılan değişimlerin ve gelişimlerin yaşandığı günümüzde dostluklar da bundan nasibini aldı denilebilir. Günümüzde insanlar, dostunun evine istediği zaman, çat kapı gidemiyor. Rendavular, önceden hesaplı-planlı yapılan düzenlemeler neticesinde gidebiliyor. Her dostum denilen veya dediğimiz kişilere de gidelemiyor. Çünkü engeller, tereddütler, sıkıntılar, yanlış anlamalar… çok.
Günümüzde baş köşeye koyduğumuz önemli misafir olarak addedilen televizyonlar da, hemen herkesin bir dizisi var. Her fikre, zikre, duygu ve düşünceye hitap eden film ve diziler, insanları kölesi durumuna getirmiş olan bu diziler de hemen haftanın bütün günlerini istila etmiş durumda. Hasbelkader bu dizilerden kurtulanlar da internetin ağına takılıyor. Malum, internete bağlanınca; bilgisayar da “ağ bağlantınız hazır, bekleyin” diye uyarı vermiyor mu?Bir kere ağa düştünüz mü, Allah yardımcınız olsun!..Kurtar kendini bu ağdan kurtarabilirseniz.
Sosyal yaşam bitti. Dostluklar yok oldu.İnsanî değerler her geçen gün yitirilmektedir.Teknoloji, ulaşım, iletişim bu kadar ilerlememişken, her yerde bir dostunuz; ama samimi dost gibi dostlarınız olmasına karşın, şimdilerde yok denecek kadar az. Belki sanal âlemde sayılmayacak kadar çok dostunuz var; ama, ne kadar samimiler, ne kadar dürüstler, ne kadar gerçekçidirler, muamma...
Hiç kimse, “ acaba dostumun bir sıkıntısı var mı, hasta mı, işleri nasıl, ne durumda?” diye sorma, arama, ziyaret etme zahmetine girmiyor, giremiyor.Bu tür meseleleri kendine dert edinenler eskilerde kaldı. Varsa yoksa herşeyimiz diziler, bilgisayar, televizyon, internet, facebook, twiter, çeşitli oyunlar...
Komşuluk ilişkileri bitmiş durumda, komşuda neler oluyor umursanmıyor. Ölüm, hastalık, kaza gibi durumlar çok sonradan öğrenilmektedir.
Dostlar aranıp, sorulmuyor.Çalışan kesimin hafta sonları dostlara ayrılacağına, maalesef maçlar veya kahve kültürü almış durumda.Tatil günlerini de maçlar işgal etmiş. Maç hastası derecesinde evin erkeği sırtındaki lisanslı formayla, dört gözle hafta sonu oynanacak olan maçı bekler, durur.İnsanlar takımın futbolcularından daha fazla maça hazırlanır ve bu arada strese de girer; takımı maç kazansın diye hafta sonu tam bir taktik savaşına girer. Antrönürden, teknik direktörden daha fazla kadro kurar, değiştirdiği oyuncular ve kadro dışı bıraktığı futbolcularla uğraşır, acımasız kritiklere girer.Stadyuma gider yerinde seyreder; ama maç kazanılsa bir dert, kazanılmasa bin dert.
Maç kazanılır, sevincini, mutluluğunu paylaşmayı bilmez.Maç kaybedilir, üzüntüsünü ve kederini farklı şekillerde yapar.Kazansa da, kaybetse de etrafa zarar-ziyan verir.Yeni taktiklerle ve oluşturduğu kadroyla gelecek maça odaklanır.
Yaşamındaki birçok şey, dostlarını unutturur ve dostlukları bitirir.
Silkinip kendine gelse, çevresinde olan bitenin farkına varsa, kurulmuş dostlukları devam ettirmeye gayret gösterse, caba harcasa…
Amcanın dediği gibi, her yerde bir dostun olsa, zamanlı, zamansız gidebileceğin bir evin olsa güzel olmaz mı?
Her başın sıkıştığında mutluluğunu, sevincini, derdini, kederini, üzüntünü paylaşabileceğin bir dostun olduğunu bilinmesi güzel olmaz mı?
Günümüzde yaşantımızın her alanında değişim, gelişim, teknoloji ve ilerleme adı altında çok acımasız bir şekilde katliam, erozyon, deformasyon ve dejenerasyona bir son verilse olmaz mı?
Herkesin, amcanın deyimiyle; “her dağ başında, her şehirde bir evi, sıkıştığında bir dostu olduğunu bilmesi güzel olmaz mı?
Ne mutlu her yerde bir evi, bir dostu olana...
Kerim Baydak
kbaydak61-artan@hotmail.com
|