Geldiğinden Beri Bond’u Takip Ediyorum
Geldiğinden beri takip ediyorum. James Bond, Bond filmleri serisinin çekimleri, Türkiye’de çekilmeye başlandı. Önce Adana, sonra İstanbul gibi birçok yerde çekimleri yapılan Bond film çekimleri; deyim yerindeyse etrafını yıkmaya, tarihi ve kültürel değerlerimizi tahrip etmeye başladı. Dini ve ahlakî değerlerimize, tabiata saygısızlıkları ve sergilediği tavırların haddi hesabı yok.
Her zaman düşünürüm! Bir insanı değerli kılan nedir? Herkes, kendince dünya görüşü ve hayat felsefesine göre birçok unsur sayabilir.
Önemli oluşu mu? Zengin oluşu mu? Şöhreti mi?
Belki değerli olmak için birer sebeptirler; ama tek başlarına yetmezler. Bunların yanında, hayata ve insana, dini ve ahlakî değerlere, tarihi ve kültürel varlıklara bakış açısını gözden geçirmek gerekir.
Bunları düşününce; Bond film çekim ekibinin ülkemizde sergilediği tavırlarla bağdaştıramıyorum. Gerek Adana’da, gerekse İstanbul’da ve gerekse diğer yerlerde, değerlerimiz yerlerde sürünmüştür.
Basın toplantısı yapacaklar; çok sıkı bir güvenlik olmakta, özel soru sormak yok, özel fotoğraf çekmek yok, fotoğrafçılar giremez, muhabirler giremez… Daha neler neler…
Ya kimsiniz siz? Kendinizi ne sanıyorsunuz? Benim memleketimde bana nasıl efelenirsiniz?
Siz kimsiniz ki, memleketim lokantalarında, yemeğinizi adabınızla yiyeceğinize; lokanta sahibini fırçalıyorsunuz?
Kimsiniz siz ya? Bu hakkı nereden ve kimden alıyorsunuz, söyler misiniz?
Ülkemizin tanıtımını yapacaklar ve reklâmımız olacakmış.
Pehh!! Hadi ordan be!..
Bu nasıl reklâm ki, Türkiye’de çekilen bütün sahneler; hep tarihi mekânlar, çarşı pazar ortamları, yani bir Ortadoğu ülkesi algısına vurgu var… Yıkım, talan… var.
Tüm dünyanın görmesini istediğimiz Türkiye bu mu acaba?
Nedir bu beylerdeki rahatlık ve afra-tafralar ki yanlarına yaklaşılmıyor? Biz ki yapımıza ters geldiği halde; bu kibire, bu şımarıklığa, bu sahtekârlığa müsaade ediyoruz ve içimize sindiriyoruz.
Neden acaba? Eksik olsunlar…
Biz, zaten bizi biliyoruz, tanıyoruz… İlla da “Türkiye çok güzel, İstanbul harika, insanlar çok misafirperver...” demeleriyle mi kendimizi tanımış olacağız? ”
Bu sözleri söylemek için, illa ki çekimler bahanesiyle, tarihi mekânlara zarar mı vermeniz gerekiyor?
Paranıza güvenerek garibim esnaf ve vatandaşımızın duygularıyla ve esnaf ahlakıyla oynayarak, yaşamlarını alt üst etmeniz mi gerekiyor?
Neyinize güveniyorsunuz ki çekimler için şehrin en işlek caddelerini kendi zevkiniz için trafiğe kapatıyor, bölgedeki tarihi çınar, kavak, incir gibi ağaçları kesiyor, buduyorsunuz?
Nasıl oluyor da, film çekimleri bahanesiyle, özellikle Ezan’lar okunduğu zaman, “bu gürültüyle film çekemeyiz” diyerek susturmaya ve camiinin önüne yapılan platformlarla camii cemaatinin ibadet etmeleri için camiye girmelerini engelliyorsunuz?
Evet, “tanıtıyoruz, ülkenizde film çekerek ihya ediyoruz” diyorsunuz!
Peki, söyler misiniz? Bu bir tanıtım ise, neden kendi kafanıza göre hareket ediyorsunuz acaba?
Merak ediyorum!! Bond filminin senaryosunu okuyan var mı? Hiç sanmıyorum. Malum İngiliz’lerin Türk’ler için yararlı bir şey yaptığına ise tarih şahit olmamıştır.
Hatırlarsınız, son olarak ortaya “Gece yarısı Ekspresi” gibi bir film çıkmıştı. Yine memleketimizde böylesi bir film daha ortaya çıkarsa sakın şaşırmayın!
Tanıtım adı altında, İngiliz'in Bond tabancasıyla, şu an da kendi ayağımıza kurşun sıkmakta olmadığımızı kim söyleyebilir acaba?
Kaç aydır ülkemizde keyiflerine göre, zevk ve sefa süren 300’e yakın kişin Adana’da ikâmet için Hilton otelini mesken edindiklerini düşündüğümüzde;
Kendilerini film figüranı olarak tanıtan artistlerden, bugüne kadar tek kare film ortaya çıkmadığını düşündüğümüzde; aklımıza başka şeyler geliyor.
Çünkü burnumuzun direğini sızlatan bir takım pis kokular geliyor gibi…
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com
|