Doğrusu Bu Olsa Gerek, Ne Derseniz?
Akıl yaşta değil baştadır” demiş atalarımız. Akıl, feraset, düşünme, idrak etme, yetenek ve kabiliyetleri yaşla sınırlı değildir. Her yaşlının akıllı, makul ve mantıklı düşünemeyeceği gibi, her gencinde cahil, anlamaz ve bilmez olarak değerlendirmek yanlıştır. Akıl denen düşünme yetisini geliştiren yaşlı-genç her canlının olayların üstesinden geleceği muhakkaktır.
Genç olsun, ihtiyar olsun, ne kadar bilgiçlik taslarsa taslasın, öğreneceği çok şeyler olduğu, dört dörtlük olmadığı görülür. İnsan gezdikçe, okudukça ve insanlarla sosyal ilişkilere girdikçe; öğreneceği ne kadar çok eksiği olduğunun farkına varır. Bilgiçlik taslamayıp, karşısındakinin de bir şeyler bildiğini kabullenmesi de gerekir.
İnsan, yaşamı boyunca gördüğü her canlıdan öğreneceği, ders alacağı iyi-kötü, doğru-yanlış yönleri mutlaka vardır. Önemli olan bize yararlı olacağına inandıklarımızı alıp hayatımıza uygulamak, zararlı olduğuna inandıklarımızı da hayatımızdan atmaya, terk etmeye çalışmaktır.
Birçok insanın söylediklerini dinleyerek, hele yararımıza olan bir tarafı varsa kabul etmek gerekir. Yoksa genç olsun, yaşlı olsun ne yaptığımızı, nereye gittiğimizi bilmeden bilinmeyen bir lâbirente girmiş gibi -Allah muhafaza - dönüp dolaşırız. Nihaî menzili görünmeyen zifiri karanlık bir tünelde gideceğimiz yönü tespit edemeyerek, çeşitli engellere çarpar, çukur ve uçurumlara yuvarlanır, çaresizlik içinde çırpınır dururuz.
Ne kadar bilgili ve becerili olursak olalım, bazen söylenenleri de kulak ardı etmemek gerekir. Müşkül durumlara düşmemek, çaresiz olarak çile çekmemek için yapılan olumlu, faydalı öğütlere, nasihatlere inanalım, güvenelim ve güven verelim.
Doğrusu bu olsa gerek.
***
Yalnızlık Allah’a mahsustur. Mümkün olduğunca yalnız kalmamaya çalışılmalıdır. Hele hele kimsenin bulamayacağı, ulaşamayacağı yerlere yalnız gitmemeye azamî gayret gösterilmelidir. Başımıza ne zaman, nerede, nasıl bir olayın geleceğini tahmin edemeyiz. Bu yüzden olabilecek, başıma gelebilecek her türlü doğal afet ile diğer canlıların saldırılarına karşı hazırlıklı olmalıyız. Muhakkak surette yanımızda birilerinin bulunmasına dikkat etmeliyiz. Yoksa tehlikelerle karşı karşıya kalıp, mahsur, mağdur, çaresiz, müşkül durumlara düşer, sıkıntılar içerisinde çileler çeker Allah korusun- ölümle sonuçlanabilecek akıbetlerden kurtulamayız.
Yalnız kalmamaya azamî dikkat ve özen göstermeliyiz.
Yalnızlık Hakim-i Mutlak’a mahsustur.
***
Hiç bir şey aslından uzaklaşıp denemeye gelmez. Hele söz konusu ölüm ise, hiç mi hiç denemeye gelmez. Dönüşü olmayan hiç bire şeyin denemesi olmaz. İş işten geçtikten sonra, pişman olunur, ancak son pişmanlık fayda etmeyip, belki de hayatına mal olmuştur; ama artık olan olmuştur geriye dönüş yoktur, heyhat! Her ne kadar ölümün adı bile insanlara nahoş gelse de, sevilmese de asla ve katî surette kaçışı yoktur. Er-geç yakalanacaksındır.
Şu bir gerçektir ki ateş düştüğü yeri yakar. Ancak sıcaklığı ve tesiri çevresini rahatsız eder. Sonradan dizini dövmemek, ah vah etmemek için, ölmeden, ya da hasta olmadan sağlığın kıymetini, kötü olmadan iyiliğin ve doğruluğun kıymetini bilmek gerekir.
Ölüm her canlıya mahsustur. Her canlı ölümü muhakkak tadacaktır. Sağlık ve sıhhat ise her zaman ele geçmeyebilir. Bize bahşedilmiş olan bedenimizin kıymetini, sağlıklı ve sıhhatli bir şekilde devam ettirmemiz gerekmez mi?
Ne dersiniz?
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com |