Değerlerine Bağlı Gençlik Yetiştirmeliyiz
Bizi biz yapan bir takım toplumsal unsurlar vardır. Örf ve adetler bizleri bir arada tutmaya yarayan önemli değerlerdir. Bu değerleri her ne kadar tasvip etmesek de, tamamen kendimizi de soyutlayamayız. Kimi zaman hayatımızı karmaşık hale getirerek, yaşantımızı zorlaştırdığı söylense de, halen modern kent olmaktan uzak, kırsal yaşam tarzını benimseyen ya da sokak şablonunun hâkim olduğu kasaba kültürlü yerlerde kendini iyiden iyiye hissettirir. Köy, ilçe, il fark etmeyip, kimi mutlu ve umutlu, kimi mutsuz ve umutsuz hallerimizi hep bu tür değerler silsilesine endeksleriz.
Teknolojik gelişmelerle paralar olarak değişen ve gelişen yaşam tarzında bocaladığımız, çırpındıkça dibe battığımız, asabi bir ruh hali içerisinde hoşgörüsüz, tahammülsüz, stresli ve depresyon halli bir toplum olup çıkıverdik.
Hal böyle olunca; bizi biz yapan, ayakta tutan, kök salmış, temel yapı taşlarımız haline gelen bir takım değerlerimiz kaybolmaya, yok olmaya başladı. Asabileştik, kırılgan olduk, saldırgan ve yırtıcı olduk… Öyle ki en ufak şeyler de bile tahammül sınırları zorlanarak, telâfisi zor problemler ortaya çıkmaya başladı.
Bakışını beğenmediğimiz, tipini sevmediğimiz, konuşmasını tasvip etmediğimiz, yaptıklarını onaylamadığımız nice insanları bir hiç uğruna yok yere öldürdük/öldürüyoruz ya da öldürecek durumlara düştük.
İş, aş, eş derdi derken; özellikle gençler arasında bu değerler silsilesi yok olma aşamasına geldi.
Belki karamsar bir tablo çiziyorum, sizleri umutsuzluğa itmiş gibi oluyorum; ama ne yapayım, bunlar da gerçeğin ta kendisi.
Belki de bu tür sıkıntıların ortaya çıkmasındaki temel faktörler başında işsizlik, maddi sıkıntı, ekonomik yetersizlik ve ruhsal çöküntüler gelmektedir.
Eğitim ve öğretim seviyesi her geçen gün yükselmekte; ama beraberinde saydığımız birçok sorun gelmektedir. Refah düzeyinin yükselmesine sağlayan bu tür sebepler, insanların beklentileri karşılanmadığından bir takım olumsuz yollara tevessül etmektedirler.
Ebeveynler, zor hayat şartlarında çocuklarını okutmak için, elinde avucunda ne varsa bu yolda harcıyorlar. Elbette hem aileler, hem gençler bir beklenti içerisine giriyorlar. Bunlar fevkalade güzel ve olması gereken şeyler. Bu kadar üniversite mezununun olduğu bir dönemde, kimse bugünün gençliğinin ne halde olduğunu sorgulamıyor veya sorgulamada yetersiz kalınıyor. Bin bir umutla üniversiteye giden-gönderilen çocuk, bitirdikten sonra işsizler ordusunun bir ferdi olmaktan öte gidemiyor. Anne-babasının eline bakan genç, iş sahibi olamamanın ezikliğiyle boşluğa düşüyor ve depresyona giriyor. Genç bir nesle sahip olmakla övündüğümüz gençlerimiz; bir işe yaramadıkları düşüncesiyle, stresli, sabırsız, huzursuz olmaktadırlar. Hem aile üzülüyor, hem çocuklar... Yapılan onca masraftan sonra, madden bir sıkıntı yaşanıyor, kurulmuş olan düzenleri de yavaş yavaş bozulmaya başlıyor.
Belki her üniversiteyi bitiren iş bulamayabilir; ama belli bir yaşa kadar hiç iş yapamayan bir genç, dinamik enerjisini, saklı gücünü, gayretini nerede ve nasıl harcayacaktır?
Belli bir yaştan sonra, hangi esnafın yanına çırak olarak girebilir ve hangi esnaf kabul edebilir. “Ağaç yaş iken eğilir” öyle değil mi?
İş, aş derdi, bir aile kurma sevdası ve hayalinin suya düşmesi sonucu hüsrana uğrayan gençler, strese girip, geleceğinden umutsuz, manevi değerlerden yoksun hale gelmektedir. İşe yaramadığı düşüncesiyle kendisini değersiz gören gençler, sahip olacaklarının hayalini bir bir yitiriyor, toplumda kendini bir fazlalık ya da sığıntı olarak görmeye başlıyor. Gençlerin bu hali ailelerini ve dolayısıyla toplumu olumsuz etkiliyor. Sonuç itibariyle, birbirine tahammülü olmayan, hoşgörüsüz bir topluma, saldırgan ve depresif bir kişiliğe dönüşüyor, nahoş manzaraların oluşmasına sebep oluyorlar.
İster örf, adet ve ananeler gibi yazılı olmayan kurallar olsun, ister kanun, nizam, tüzük, yönetmelik gibi yazılı kurallar olsun, isterse dini ve ahlakî, toplumu bir arada tutan kurallar olsun, kaybetmemek ve kaybolmamak adına gençlerimize sahip çıkmalı ve istihdam edici çalışmalar içerisine girilmelidir.
Her türlü değerlerine bağlı gençlik yetiştirmeliyiz. Ancak bu şekilde toplum içerisinde güven içerisinde yaşarız, huzurlu, mutlu ve umutlu olabiliriz.
|