Çok Kırıcı Olmaya Başladık
Son aylarda, zamanımızın çoğu seçimleri konuşmakla geçti. Mitingler, kaset savaşları, ağzını bozmalar, üslup tutarsızlıkları had safhaya ulaştı. Meydanlar savaş alanları gibi…
Siyasetçiler elbette mitinglerde konuşmalar yapacaklar. Kendilerini ifade edebilmek adına projelerini anlatacaklar, kendilerini ifade ederek seçmenleri ikna etmeye çalışacaklar; ancak birbirlerini sert dille eleştirip, rencide edici ve kırıcı olmamalılar.
Elbette her insanın desteklediği bir parti muhakkak vardır. Haliyle yurdum insanı da desteklediği partinin liderinin konuşmalarından, farklı liderlerin konuşmalarından olumlu-olumsuz etkileniyor. Bu dönemde yapılan konuşmalar da iki iyi arkadaşta olsa, siyasi bir konuşma sert geçebiliyor. Bu liderler seviyesinde olduğu kadar, sokaktaki insanlar, hatta iki samimi dost ve arkadaş arasında bile hararetli konuşmalar şeklinde olabiliyor. Bulunduğumuz ortamlarda zaman zaman bu tür olayların tezahür ettiğine çok şahit olmuşuzdur. Desteklenen partilerin farklılık arz ettiği insanlar arasında, sohbetlerin ana kaynağı ve ilk konusu şüphe yok ki siyasi konuşmalardır.
Bazen, “keşke bu tür konuşmalar olmasaydı!” dediğimiz oluyor. Çünkü şunu samimice diyorum, “kalp kırmaya değmez gerçekten.”
Siz ne kadar sert konuşursanız konuşun, karsınızdakinin o derece değişmez düşüncesi ve sadece kalp kırdığınızla kalırsınız. Sonra da “arkadaşım bana çok kırıcı davrandı, beni de çok kırdı…” gibisinden serzenişlerde bulunursunuz.
Gönül ister ki güzel güzel ülke meseleleri tartışılsın, kritikler yapılsın. Sonuçta hangi konumda ve statüde olursanız olun, ülke sorunlarını, özellikle ekonomiyi konuşmak, yorum ve eleştiri de bulunmak kadar doğal bir şey olamaz. İş biraz ideolojik olunca, siyaset yorumlayınca ve biraz sert bir üslup kullanınca, hiç de hoş olmayan, tasvip edilmeyen bir manzarayla karşı karşıya kalıyorsunuz.
Belki de “bak arkadaşım yaptığın hiç şık ve hoş olmadı. Bir daha eski samimiyetimiz olacak mı, orasını bilemem.! Sonra düşününce tekrar değmez diyecek ve bana hak vereceksin!” diyeceksiniz.
Hâsılı siyasi sohbeti kavgaya dönüştürmemeliyiz. Hem en tepede, hem de en aşağıda yaşayan insanımız, en hoş bir ortamda bile yapılan sohbeti kavgaya dönüştürmeyi çok seviyor.
Bir kere şu tahammülsüzlüğü ortadan kaldırabilsek, tevazu ve hoşgörüyü getirebilsek, her şey hallolacak. Sonuçta her insan farklı düşünür, her insanın kendince bir düşüncesi vardır. Böyle olunca; haliyle herkesin desteklediği parti de kendi düşüncesine en yakın parti olacaktır. Bir ülkede tek bir siyasi görüşün olması, çok anormal bir durum olur. Bu yaradılışımıza da aykırıdır.
Öyleyse ne yapmalıyız? Bu tarz meselelerimizi kavgacı veya tartışmacı zihniyetle değil de sohbetçi zihniyetle konuşacaksak konuşmalıyız. Yoksa en tepede/en aşağıda olduğu/olabileceği gibi, yasadığınız sürece kalp kırmaya devam edersiniz. Yaptıklarınızla baş başa kalırsınız.
Bu Pazar günü yapılan genel seçim öncesinde, her ne yaşanılmışsa, her ne yapılmış ve konuşulmuşsa, inşallah seçimden sonra unutulur, ileriye, hem de en ileriye bakılır.
Malum bu güne kadar kırıcı olan hiçbir şeyin kimseye faydası ve katkısı olmamıştır.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com |