Çok hızlı yaşıyoruz, öğreniyoruz, ya sonuç?
Her şeyi çok ani yapıyoruz.
Her şeyi çok hızlı yaşıyoruz.
Her şeyi çok çabuk öğreniyoruz.
Olan biten her şeyden, çok çabuk haberdar oluyoruz.
Gelişen ve sürekli ilerleme yolunda ivme kazanan teknoloji sayesinde, küçük bir köy durumuna gelen dünyadaki gelişmeleri ve değişmeleri anında öğreniyoruz.
Hayatımıza zenginlik kattığı söylense de aslında yaşantımızdan birçok şeyi alıp götürmektedir.
Birçok değerimizin yok olmasına sebep olmaktadır. Hava kirliliği, ses-gürültü kirliliği, her şeyi, en çabuk bir şekilde yapma tedirginliği ve başaramama sıkıntı ve stresi ömrümüzü çekilmez yapıyor.
Ne yaptığımızı, neler çektiğimizi fark edemeden bir ömrü heba ediyoruz.
Belki bilgi, birikim ve tecrübe sahibi oluyoruz; ama bu o kadar çabuk ve kısa süreler içerisinde oluyor ki sevinç, mutluluk ve huzur gibi birçok mefhumun varlığından bihaber oluyoruz.
Nostaljik olmaktan öteye gidemeyen birçok hasletimizin hasretiyle yanıp tutuşuyoruz.
Bir mektubun önemi artık yok, bir ev telefonun muhabbeti artık yok, bir at arabasının iş görmesi artık yok. Tamamen hıza ve genişleyen bir hareket tarzına sahip olmuş durumdayız.
Mahalle bakkalına, bahçe-bostan ürünlerini yerinde görmeye ve yemeye hasretiz. Etki ve çalışma alanımızı her geçen gün daha da genişletiyoruz.
Evimizin altında bulunan işyerimiz, iki sokak öteye, daha sonra bir semt öteye, daha sonra uzak şehirlere, şimdilerde ülkelere ve sanal âlemde dünyaya ötelemiş durumdayız.
Belki çok paralar kazanıyoruz; ama heyecan yok, tat yok, huzur yok, mutluluk yok…
Alışverişlerde ve hasret gidermelerde; uzakları yakın, yakını uzak etmiş durumdayız.
Uzağa gitmelerin tadı, yakınlarda bulunmanın cezbedici, cazip yönü kalmadı.
Şehirlerarası yolculuklarda, sevilenler görülmeye gidilirken, yol için yolluk hazırlanırdı.
Ya şimdi…
Artık uzağa gitmelerin bile bir anlamı kalmadı. Varsa yoksa cep telefonu, internet, mail, çet, msn, vs… Sahte bir samimiyet ve sahte bir görüntü…
Gerçek tarım işlerinin yerini şimdi sanal da yapılan tarım işleri aldı, yorulmadan, terlemeden, üst-baş kirlenmeden…
Sayısı 3’ü bulmayan TV kanallarında bir diziyi veya filmi sabırsızlıkla beklerdik.
Akşamdan akşama yayınlanan haberleri sabırsızlık beklerdik.
Beklerdik, özlerdik, şaşırırdık, mutlu olurduk…
Şimdiki gibi; saat başı haberleri, flaş haberler, son dakika haberleri, lüzumlu, lüzumsuz her şey yoktu, her şeyi öğrenmek zorunda kalınmazdı. Tefekkür unutuldu. Her şeyi öğrenmekten, takip etmekten, düşünmeye fırsat bulamıyoruz.
İnsanlar çoğaldı. Kalabalıklar arttı. Kimse kimseyi tanımıyor, tanıyamıyoruz. Dostluklar oluşmuyor. Ortaya çıkan dostluklar kısa süre içinde, derinliği olmayan sığ ortamlarda kaybolup gidiyor.
Kalabalıklar içinde, yalnızlıklar çekiyoruz.
Yaşam keşmekeşi ve karmaşası içerisinde, yaşamaya ve yaşatmaya fırsat bulamıyoruz.
Çok; ama çok hızlı yaşıyoruz, çok hızlı öğreniyoruz, çok hızlı ilerliyoruz.
Peki sonuç?
İşte o tam bir muamma.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com
|