Büyük Konuşmadan Halimize Şükretmeliyiz
Asla büyük konuşmayacaksın.Asla “benim başıma gelmez,” diye bir yanılgının içerisine de girmeyeceksin. Başına geldiğinde de “neden ben” diye bir ahmaklığın içerisine de girmeyeceksin. Madem ki insanız, mademki her şey insan için; iyi-kötü her şeyle de karşı karşıya kalacaksın demektir.
Bazen büyük söylediğiniz ne varsa, tek tek, toplaya toplaya yaşamak, söylediğinizi yutmak zorunda kalabilirsiniz. İşte bu yüzden ağzınızdan çıkana değil, aklınızdan geçene bile vize uygulamanız gerektiğini bilmeniz, anlamanız gerekir.
İnsan olarak çok şikayetçi oluruz, çok sitemkar oluruz. Her şey bizim olsun, iyi olan her şey benim olsun anlayışıyla büyük bir yanılgı içerisine düşeriz. Belki bir çok şey bizim olabilir, belki bir çok şeyin bizi pas geçtiğini düşünebilirsiniz. Öyle bir an gelir ki artık isteseniz de bazı şeylerden kurtulamıyorsunuz, yakanızı sıyıramıyorsunuz.
Yaptığımız bazı şeyleri yapamadığımızı ya da öyle yapmak istemediğimizi, bir çok sözü söylemediğimizi ya da farklı şekillerde söylemek istediğimizi, ancak farklı şekillerde anlaşıldığının bizi çok müşkül durumlara düşürdüğünden yakınırız.
Zamanla, sohbet ortamlarında; “mümkün değil, böyle bir şey söylemem, söyleyemem” diyerek kendimizi mevcut durumlardan soyutlama gayreti içerisine gireriz. Halbuki nice cümleleri sarf ederek, bizim ağzımızdan çıkmış ve havada salınırken gördüğümüz o kadar çok anlar mevcut ki…Bir bilseniz, ah bir bilseniz!..
Bir düşünün bakalım! Kaç kez yürek kanatan, ciğer sızlatan, acıtan, burun kıvırdığımız, burun kıvırttırdığımız, eleştirdiğimiz, eleştirildiğimiz, kaç kişinin yerinde olmak istemediğimiz, ancak kendimizi de soyutlayamadığımız zamanlar olmuştur ya da olmamıştır.
Kendi adıma, şaşkınlık yaşadığım, başkasına başına geldiğini düşünürken; bir an da benimde başıma geldiğini tecrübe etmişimdir.
Özellikle şu son günlerde, her tarafın buz tuttuğu anlarda, evlerden akan suları ve patlayan su saatlerini görünce; tebessüm etmeden duramıyordum Ancak eve gittiğimde; bizim enerji petekleri ve su saatlerinin de dondan etkilenerek bozulduğunu, gerçek bir şekilde test etmiş oldum.Anlayacağınız başkasına gülerken, aynısı başıma, başımıza gelmiş oldu.
Bir başkasının mutsuzluğu bizi daha mutlu, bir başkasının aptallığı bizi daha akıllı, bir başkasının çirkinliği bizi daha güzel yapmıyor maalesef.İnsan, acı bir tecrübeyle de olsa öğreniyor.
İyi-kötü, doğru-yanlış, Cennet ve Cehennem, hakikaten yer yüzünde yaşadığın ve yaşattığın ne varsa, sırayla çıkıyor karşımıza. Bir ip sallayan oluyorsun, bir ip atlayan, bir gülen oluyorsun, bir ağlayan, bir hasta oluyorsun, bir sapasağlam… Önemli olan bunların sebebini ve etkilerini bilerek yaşamaya çalışmaktır.
Zaman içerisinde hepimiz söylemiş veya duymuşuzdur; “Allah’ım bu/bunlar benim başıma neden geldi, benden başka kimse yok muydu, neden sadece beni buldu?” diye sorduğunuz sürece, cezalandırılmayı, kabullenmeyi, baştan kabul etmiş olursunuz.Halbuki, yüce yaratan, Hakim-i Mutlak, cezalandıran değil, bağışlayandır. Affı ve mağfireti bol olandır. Yeter ki neyi, nasıl ve nerede istediğimizi bilelim. Olması ve ders alınması gereken, “şimdi ne öğrenmem gerekiyor, nasıl tedbir ve önlemler almam gerekiyor” diye oturup etraflıca düşünerek, bir özeleştiri içerisine girilmesidir.
Öğrenmenin sonu yoktur. Yapılanlardan pişman olarak ve o pişmanlık çilesinden neler çektiğimizi düşünerek; hep şu soruları sormalıyız: “Ben bundan ne öğrendim? Ben olanlara karşı nasıl tedbir almalıyım, neyi, nasıl yapmalıyım?”
Hasılı, havada uçuşan o kadar çok sıkıntı var ki…Yatıp-kalkıp halimize şükretmeliyiz. Elimize, dilimize, belimize sahip olmalıyız.Bizden daha kötü durumlarda olanlarda var yani.
Kerim BAYDAK-Adıyaman
kbaydak61-artan@hotmail.com |