Böyle De Olmaz Ki!
İnsanlar, yaşına, başına, iş, mevki ve makamına bakmadan öyle söz ve eylemlerde bulunuyorlar ki, anlam vermekte zorlanıyoruz. Kişisel menfaatler uğruna en sevilen dostunu bile harcamaktan çekinmiyor.
“Benim yerim sağlam olsun, ben gözde olayım, herkes beni bilsin, tanısın…” diyerek, birçok günahsız, saf, temiz, sağlam ve dürüst insanların kişilikleriyle, iştigal ettiği işleriyle izansızca ve pervasızca uğraşıyorlar. Göz diktikleri yerlere gelebilmek için, birçok insanı ahlaksızca, menfaatleri uğruna yerinden ederek, morallarını bozuyor, sinsice kurulu düzenlerini bozmaktan geri kalmıyor ve bundan adice bir zevk alıyorlar.
Hak, hukuk, adalet, doğruluk gibi melekeler; bazı insanlar fazla da önem arz etmiyor. Dostluk, kardeşlik naraları eskidendi. Şimdilerde bazıları birbirlerini kötüler oldu, bazıları birbirinin ayağını kaydırmaya başladı, bazıları saman altından su yürütmeye başladı. Dişiyle tırnağıyla bin bir cefa çekerek geldiği yerlerdeki insanlar huzursuz, rahatsız edilmeye çalışılıyor. Yavaş yavaş insanlığı bitirmeye çabalıyorlar. İnsan olanlara şahitlik edince; “Allah (CC) sonumuzu hayreylesin” demekten kendini alamıyor.
Bariz bazı hadiseler gelişiyor ki; insan insanlığından utanıyor. Tabi yüzü olmayan, ar damarı çatlayanlar, yalaka, çirkef meydanlarında fink atan cengâverler hariç. Bu tür ahlaksız düşünceye sahip olan edepsizler; çok çıkarcı olmuş, kimseye güvenmez olmuşlar, en yakınını bile sırtından vuracak kadar egosuna esir olmuşlar.
Elbet herkes kendini biliyor.
Herkes payına düşeni alacaktır şüphesiz.
Kim ne yaptığını, kime nasıl davrandığını çok iyi bilip; ama devekuşu gibi başını kuma sokarak, oralı olmasalar da... Yalnız unuttukları bir şey var. Hâkim-i Mutlak’ın da bir adaleti var. Hesapların üzerinde de bir hesap var. Bazıları kurdukları tuzaklarda kendileri düşeceklerdir.
Bu kadar da olmaz ki!
Bu kadar da ahlaksız teklif, tınmazlık, yüzsüzlük, egoistlik, vurdumduymazlık, olmaz ki!
Disiplinli, çalışkan, idealizmini bünyesinde barındıran insanlar iyice azaldı. Olanların da bir şekilde önleri kesilerek, başarıların önüne engeller çıkarılarak tökezletilmeye çalışılıyor.
İnsan sormadan edemiyor. Ne oldu da bu kadar çok şey yapıp da hala dürüst, namuslu ve mütevazı kalmayı becerebilen insanlardan; hiçbir şey yapmayıp sürekli böbürlenen, ellerindeki maddiyata önem veren, en yakınındakini alaşağı etmenin şeytanî düşüncesine sahip insan güruhlarına geçiş yaptık?
Kimse kimseyi kabullenmiyor, söz ve eylemleriyle insanlara havadan bakmalar, üstün görmeler, üstünlük taslamalar, burnunun dikine hareketlenmeler, her şeyi ben bilirim havasına olmayı meziyet sananlar yüzünden her geçen gün sorunlar olmakta ve kangrenleşmektedir.
Tüketim toplumu olarak her şeyi nasıl tüketiyorsak; saygıyı, görgüyü, hakkı, hukuku ve daha birçok değerleri hoyratça tüketiyoruz.
Doyumsuzluk yüzünden şükredemez, halden anlamaz, kanaat edemez olduk.
Kıskançlıkla moralleri bozmaya çalışanlar; lâf sokuşturuverirler bütün konuşmalara…
Peki, biz ne yapıyoruz?
Bazen tepkisiz kalıyor, tepki verdiğimiz zamanda karşımızda söz anlayan bir zevat olmadığı için, kendi söylediklerimiz ve yaptıklarımızla baş başa kalıyoruz.
Bunları yapanlar da yaptıklarının yanına kar kaldığını düşünerek; aynı teranelerle, her şeye maydanoz olmaya çalışıyor ve kendilerini de nimetten sayıyorlar. Yalnız unutmasınlar ki başkalarıyla uğraşan zibidilerle, günü gelir onlarla da uğraşanlar olacaktır.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com |