Bize Ne Oldu?
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki ne halde olduğumuzu bilemiyoruz, anlayamıyoruz.
Karşılaştığımız olaylarda; “gün geçtikçe kötüleşiyor muyuz, farklılaşıyor muyuz ki aramızda uçurumlar oluşuyor?” demekten kendimizi soyutlayamıyoruz.
İnandığımız değerlerin, güvendiklerimizin yerini farklı şeyler mi alıyor acaba?
Her gün bir şeyler eksiliyor hayatımızdan. Her gelen gün, geçen günlerimizi aratıyor. Doğruluk, dürüstlük, sevgi, saygı, hürmet, şefkat, hoşgörü, tevazu, tahammül… değişmeye, farklılaşmaya, hatta tükenmeye doğru son sürat yol alıyor.
İnsan olmanın en önemli gereklerinden olan selâmı bile önceleri tanımadığımız insanlara bile verdiğimiz halde; şimdilerde zar zor eşe-dosta verir olduk, hatta selamı sabahı kestik diyebiliriz.
Uyandığımız her sabaha yorgun argın ve sinirli ve asabi olarak gideceğimiz yere ulaşmaya çalışıyoruz. Gülmeyi, konuşmayı unuttuk, her geçen gün daha çok gülümseme eksiliyor hayatımızdan. Yolda ilerlerken bile hep ön yargılı, peşin hükümlü, korku ve endişe içerisinde sağa sola bakınıyoruz. Seslere yabancı, sözlere yabancı… Her gün yaşantımızdan çekip giden, her geçen gün biraz daha bizi eksiltilerek yalnızlığa mahkûm ettiren insanî değerlerin farkında bile değiliz artık.
Farkında olanlar elbette vardır. Onlar da artık yapabilecek bir şey yok!” diyerek her şeyi oluruna bırakıyorlar, bilerek ya da bilmeyerek. Aşina olarak ya da gizliden gizliye…
Sohbeti, konuşmayı, hal hatır sormayı kestik. Hiç bir şeyi eskisi gibi yapamıyoruz.
Paylaşmıyoruz, paylaşmayı unuttuk. Her yer ve ortamda; “sevgiler paylaşıldıkça büyür, üzüntü paylaştıkça azalır deriz!” demesine, peki ya sonuç?
Biz ki eskiden komşusu açken uyuyamayan bir toplumduk. Simdi kendimiz tok olalım o bize yeter düşüncesiyle yaşayan bir topluma dönüştük ya da dönüştürdüler. Herkesin üstüne ölü toprağı serpilmiş hali var.
Çevreyi koruyalım deriz, biz kirletiriz.
Ben “merkezcilikten kurtulamadığımız için, toplumda cinayet, yağma, hırsızlık, vurgun, intihar… artmaktadır ve görünen o ki daha da artacaktır.
Dinini, kökenini, ırkını ezberleterek insanları birbirine kırdırtıyorlar. Her şeyden önce insan olduğumuzu bize unutturuyorlar. Bizler de paşa paşa onların oyununa geliyoruz tabi. İnsanlar illâ ki bir tarafı seçmek zorunda bırakılıyorlar. Bu da kaotik ortamların oluşmasına sebep oluyor. Bize düşen avazımız çıkana kadar, karşı çıkmak ve karşı durmaktır. Anlamsız, yararsız, “yapabileceğim/yapılabilecek bir şey yok” diyerek sorunları bir odaya doldurup üstüne kapıyı kapatmaktan vazgeçmeliyiz.
Kim olursa olsun, herkesin yapabileceği bir şeyler muhakkak vardır. Yeter ki biz kim olduğumuzun farkına varıp; kendimize, özümüze dönelim.
Ne oldu bize?
Neler oldu bize?
Neden bu hale geldik/getirildik?
Zamanı gelmedi mi artık?
Haydi artık uyanma zamanı, haydi artık özümüze dönme zamanı.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com
|