“Siz birbirinizi sevmedikçe cennete giremezsiniz”
İnsanları anlamak gerçekten zormuş. Bunu bulunduğumuz her ortamda ve insanların sohbet amaçlı çeşitli kritikler yapmalarından rahatlıkla anlayabiliyoruz. Hele kişisel menfaatler söz konusu olduğunda; insanlar bir başka ruh haline bürünüyorlar. Bazı beklentiler ve talepkar istekler düşüncesiyle insanlar başkalarına olmadık çeşitli davranışlar sergilemektedirler. Yer, zaman ve mekâna bakmaksızın, kişisel hak ve düşünceler bir kenara bırakılarak, görmezden gelindiğinde, hemen insana saldırı mekanizması devreye giriyor.
İnsanlar, karşısındakine tahammül sınırlarını zorlarcasına bir takım söz ve eylemlerde bulunabiliyor. Bunun altında birçok sebep aranabilir. Mevcut taleplerinin yerine getirilmediği düşünülürse; bazı kişilere, bazı davranışların sergilenmesi, sanki gayet doğal ve masum görülebiliyor. Ancak kişisel menfaatler, genel ortak menfaatlerin önüne geçtiğinde; istenilmeyen manzaralar oluşabiliyor. Ne olursa olsun, hangi mevki, makam ve kademede bulunulursa bulunsun, çeşitli beklentilerle on yargılı yaklaşımlar, insanı rencide eden ve toplum yararına olan çalışmaları engelleyici olmamalı/olunmamalıdır.
Taraf olmaya çalışırken, bertaraf olduğunun farkında olmayarak; yapılan dengesiz, tutarsız ve izansız bir takım söz düelloları ve davranışlar; hem çalışmaların aksatılmasına, hem de insanlar arasında adab-ı muaşeret kurallarının ihlâline sebep olur ki bu da çok tehlikeli bir ortamın oluşmasına sebep olur.
Kişi, herkesi veya herkes bir kişiyi sevmeyebilir, sevmek zorunda da değildir.
Kişi, herkesi veya herkes bir kişiyi memnun etmeyebilir, etmek zorunda da değildir.
Kişi, toplumda yapmacık söz ve eylemlerle birbirlerine sahte gülücükler göndererek mutluluk tablosu sergilememelidir. Bu kişinin kendisiyle, yaptığı işle, bulunduğu mevki ve makamla ya da sosyal ilişkilerle ilgili olabilir/olabiliyor. Bu kişi veya tüzel; özel veya resmi olabilir, hiç fark etmez.
Başarabilme ve ilerleme adına, yapılan her türlü değişim ve gelişim çalışmaları engellenmeye çalışıldığında; hem kişinin gözünde hem de toplum nezdinde farklı ve alışılmamış algıların oluşmasına sebep olabilir.
İnsanları sevmek ayrı bir şey, yaptıklarını beğenmemek ayrı bir şey... İnsanın davranışlarını beğenmemek ayrı bir şey, kişinin yapmaya çalıştıklarını beğenmemek apayrı bir şey. Bunlar birbirinden ayrılmadığı sürece; insanların birbirlerine olan bakış açılarını kırmak, önyargılarını yok etmek, önceden olumsuz kararlılıkta davranışlar ortaya koymak, hem kendine, hem de karşısındakine zarar vermesi kaçınılmazdır.
İnsanlara zaman verilmeli, insanlara fırsat verilmeli, insanlara ne yaptığının, neler yapabileceğinin ortamı hazırlanmalıdır. Olanlara karşı daha sabırlı ve daha tahammüllü olunmalıdır.
İnsanın her şeye karşı olması ve kendine göre sebepli; ama aslında nedensiz çıkışlarla destek yerine köstek olmaya çalışılmamalıdır. İşi kişiselliğe kadar ileri götürmek, pek hoş ve şık olmamaktadır.
Dedim ya, bu konuda insanları anlamak gerçekten çok zor. Ne yapmak istiyorlar, hangi düşünce sistematiğiyle hareket ediyorlar?.. Çünkü görünen o ki; herkes birbirinin ayağını kaydırmaya çalışıyor. Herkes işini yapsın; ama işinin gereklerini de bihakkın yerine getirsin. Zaten kaygan bir zeminde ilerlemeye çalışırken, sağa sola çarpmadan yalpalıyoruz.
Nihaî belirlenen hedefe doğru yol alırken, etrafımıza zarar ziyan vermemeye çalışıyoruz; ama nafile.... İşin içine bir de şahsi menfaatler, kişisel söz ve eylemler, yapılanların engellenmesi için, yapmacık davranışlar, sahte gülücükler girince; hem insanların birbirinden uzaklaşmalarına, hem hedeflerin şaşırılmasına ve sonuçlanacak işlerin başarı yüzdesini etkilemektedir. Bu da insanlar arasındaki mevcut buzlanmaların daha da artmasına, hatta buzulların dağlar misalî yükselmesine sebep olmaktadır.
Birbirimize karşı saygılı olmalıyız. Birbirimize karşı hoşgörülü olmalı ve tevazu göstermeliyiz. Geçici menfaatler uğruna, kişisel kin ve nefret duygularımızı bir kenara bırakmalıyız. Birbirimizi incitmeden, kırmadan, dökmeden, rencide etmeden kucaklamalı, insan olmanın gereklerini yerine getirmeliyiz. Çevrenize şöyle bir bakın bakalım! Bahsettiklerimden ne kadar çok var değil mi?
Her şeyden önemlisi birbirimizi anlamalıyız, anlayışla yaklaşmalıyız.
Bugün ona, unutmayalım ki yarın da bizedir. Madem aynı dünyada yaşıyoruz; muhakkak ki birbirimize ihtiyaç duyacağız. Başka çaremiz yok. Bu dünya büyük, hem de ummadığınız kadar büyüktür, hepimize yeter.
Kişisel garabeti, kin ve nefret tohumlarımızı yok etmeliyiz. İki cihan serveri yüce Peygamberimiz böyle buyurmuyor mu? “Siz birbirinizi sevmedikçe cennete giremezsiniz”
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com
|