|
|||
Bir Pirinç Tanesi.. | |||
MUSTAFA IŞILDAK | |||
m.isildak02@gmail.com | |||
BİR PİRİNÇ TANESİ…
“Beş yaşında idim. Babaannem rahmetli pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü, eğildi aramaya başladı. Sağa bakıyor sola bakıyor bulmaya çalışıyor… Çocukluk işte… ‘Aman babaanne’ dedim. ‘Bir pirinç tanesi için bu kadar çaba harcamaya değer mi?’ Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı öfkeyle doğruldu: ‘Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun‘ dedi. ‘Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanin göz nuru, alın teri, emeği, çilesi var biliyor musun?’ Utancımdan kıpkırmızı olmuştum. Aradan yıllar geçti. Hukuk Fakültesinde öğrenciyim. Alain’in proposlarını okuyorum. Birden irkildim. Babaannemi hatırladım. Alain, bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa bütün uygarlığa karşı ihanet etmiş olur, diyordu. İlave ediyordu. Bir iğnenin üretiminde binlerce insanın alın teri, göz nuru, el emeği vardır, diyordu. On dokuz yıl evveldi. Stockholm’e gitmiştim. Bir otele indim. Geceydi. Sabahleyin traş olmak için lavaboya gittiğimde aynanın yanında ilginç bir not gördüm:“Lütfen traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın. Yanda kutu var oraya bırakın. Bir tek jiletle dahi olsa İsveç çelik sanayisine yardımcı olun.” Doğrusu hayretler içinde kaldım. Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya üzerinde ‘İsveç çeliğinden yapılmıştır’ diye yazardı. İsviçre’de zaman zaman belli periyotlarda radyolar, televizyonlar bir haberi duyurur: Şu tarihte su saatte adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız ilgilenmediğiniz kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete, kâğıt, ambalaj, kutu varsa velev ki bir ilaç prospektüsü dahi olsa kapının önüne koyun. İsviçre’nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun.” Japonlar son derece sade basit yalın mütevazı yaşayan insanlardır. Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekâmül edememiş hayatın manasını anlayamamış zavallı kimselerdir. Böyleleriyle, zavallı evini mezat salonuna çevirmiş, diye eğlenirler. Bir insanın gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır. Vaktiyle Japon ekonomisi bir darboğazdan geçiyor. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor. Zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar. Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve şu andan itibaren Tanrı şahidim olsun ki Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden pirinçten başka bir şey yemeyeceğim, şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim, der. Dediklerini yapar en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır. Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün kesimlerini tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok. Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm. Yarabbim ne kadar sade ne kadar mütevazı ne kadar gösterişten uzak. Gerekmediği halde elektriği yakmakla, suyu kapamadan boş yere akıtmakla, gece çamurlu ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla, yemek yediğimiz kapları yıkamadan bırakmakla biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz? Hayat çok ince akıl almaz incelikte ipliklerle örülmüştür. Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki ilkokul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım: BİR MIH bir nalı kurtarır / Bir nal bir atı / Bir at bir komutanı / Bir komutan bir orduyu / Bir ordu bir ÜLKEYİ KURTARIR, diyordu. İster zengin, ister fakir çok dikkatli olmak zorundayız. Bunda parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır.” Hikâye burada bitiyor ama sorunumuz bitmiyor… Bir insanın ihtiyaç fazlası olan bir eşyasının başka birinin ihtiyacı olduğuna inanırım. Örneğin, okuduğum gazeteleri bile çöpe atmam, geri dönüşüm kutusunda biriktir, doldukça da üşenmeyip kendi aracımla İl Çevre ve Orman Müdürlüğüne götürürüm. Ama çevrecilik yetkisini devir alan Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü maalesef atık kâğıt almıyor. Sorulunca da “işi bıraktık” diyerek özel sektörü adres gösteriyor. Ankara’dan çok sevdiğim bir dostumun gönderdiği internet kaynaklı yukarıdaki hikâyeyi “sorun çözmede etkili” Sayın Valimiz Mahmut Demirtaş başta olmak üzere ilimiz yetkilileri okursa eminim bu “ilgisizliğe” çare bulurlar, diye düşünüyorum. İsveç, İsviçre ve Japonya’dan daha zengin olmadığımıza göre!
Mustafa Işıldak www.mustafaisildak.com.tr 0532–422 95 28 m.isildak02@gmail.com 29.9.2013 Adıyaman’da Bugün Gazetesi
|
|||
Etiketler: Bir, Pirinç, Tanesi |
|