Aşırı Talepkarlık İnsana Acı Verir
Sahip olduklarımızın ya da olamadıklarımızın hep daha fazlasını isteriz. Sahiplenmek adına bu yolda, olmadık mecralara gireriz.Yaşantımızı kolaylaştırma adına; hep daha fazla çalışır, hep daha fazla para ve mal kazanmaya çabalar, daha fazla tüketme ve harcamalar yaparız.
Daha fazla kazanma ve harcama hastalığından kendimizi kurtaramadığımızdan, sürekli acı ve ızdırap çekeriz. Bu aşırı talepkarlık, sürekli daha fazlasına sahip olmak düşüncesi bir takım psikolojik, fizyolojik rahatsızlıkların ortaya çıkmasına sebep olur.Belki kısa dönemlerde fazla hissedilmese de, uzun vadelere yayılan ömürde pek çok sorunu beraberinde getirir ve derin mutsuzlukların, felaketlerin temelini oluşturur.
Evimiz olur, bir tane daha isteriz, daha konforlu hale getirmeye çalışırız.
Arabamız olur, bir üst modelini almaya çabalarız.
İşimiz olur, daha fazlasını isteriz.
Para kazanırız, daha fazlasını kazanma derdine düşeriz.
Belki bunlar insanın doğal hakkı olabilecek en temel haklardır. Elbette bunlar için çalışıp, çabalayacağız.Unuttuğumuz bir şey var aslında. Belki biliyoruz, bildiğimiz halde ya da hesabımıza gelmediği için es geçtiğimiz bu yönlerle acaba mutlu olabiliyor muyuz? İşte esas sorun burada ortaya çıkmaktadır.Öyle ya! Ev, araba, para, mal, mülk, iş, kariyer ... gibi her şeyimiz var; ama mutlu değiliz, mutluluğumuz, huzurumuz yok yani! Hayatımızda sahiplendiklerimizle bir türlü mutlu olamıyoruz? Neden peki, hiç düşündünüz mü?Bunlarla mutlu olamıyorsak, bizi mutlu edecek nedir peki?...
Bunun sebebi, aşırı talepkarlıkla ortaya çıkan doyumsuzluk, gözü doymazlık...İnsana zaman içerisinde acı veren, daha fazlasını isteme arzusu ve isteğinde ısrarcılık, borç, kaygı, fazla çalışma, sıkıntı, stres, depresyon, kalp, şeker, tansiyon, kolesterol... gibi çeşitli sağlık problemlerini tetikleyip, bir ömür boyu refakatçimiz olmasına sebep olmaktadır.
Psikolog, Psikiyatrist değilim, bu konuda uzman da değilim; ama tecrübelerimden edindiğim kadarıyla, bu aşırı talepkarlık, günümüzün baş belası olan panik atak dedikleri, stresli ve kaygı bozukluklarına sebep olduğunu düşünüyorum.
İnsanlar bir şeye sahip olduktan hemen sonra, yenisini elde etmenin derdine düşmektedirler.Bu yüzden sürekli eksiklikler düşüncesiyle, yaşamla ve yaşamdakilerle boğuşuyorlar.Hem kendimizi yıpratıyor, hem ailemizi, hem de çevremizi sıkıntıya sokuyoruz.
Sonuçta, biz mutsuz olup acı çekiyoruz ve çocuklarımız huzursuz oluyor. Modeli olduğumuz çocuklar bile, sahip bir oda dolusu oyuncakları olduğu halde; daha fazlası istemektedirler.Zamanla doyuma ulaşamayan çocuklar, ilerleyen yaşlarda topluma zararlı olabilecek bir çok olumsuz, tehlikeli davranışlar sergilediklerine şahit oluyoruz.
Hayal kırıklığı, şiddetli tepkiler, duyarsız, dengesiz hareketler...
Aşırı harcama ve satın alma tutkusu; hayal kırıklığıyla acılı felaketlere yol açıyor.
Bu felaketlerin yaşanmasın da görsel ve işitsel yaygın medya araçlarının etkisi de tartışılamaz. Özellikle Televizyon dizileri ve magazin programları insanların tatmin olamamalarına sebep olup, şartlandırmalarla, muhtemel acı verici sonlara zemin hazırlamaktadırlar.
Öncelikle mevcut durumun farkına varmalıyız.Neden mutsuzuz, neden huzursuzuz, neden gözü doymazız, neden sürekli her şeyin daha fazlası istiyor ve kanaat etmiyoruz? Bizi şartlandıran bir çok etkenden uzak kalmayı denemeliyiz. ( Başka ev, araba, TV, bizi etkileyen her şeyden uzaklaşmak gibi..?)
Kendimizi huzurlu ve mutlu hissettirebilecek farklı hobilere yönelmemiz gerekir.Ne bileyim, spor yapabilir, sevdiklerinle vakit geçirebilir, dağlara, bağ-bahçelere gidebilir, yeşile, suya bakabilirsiniz... Yeter ki durumunuzun farkında olun, farkına varın ve ona göre tedbirler alın.
Maddi imkânlar elde etmekte ki aşırı talepkarlığımızı bir de ahreti kazanmak için göstereceğimiz çaba ve gayretle; bir de bakacaksınız ki huzur, mutluluk ve kanaat etmek, yetinmek kendiliğinden gelmiştir.
Size acı veren her şeyden kurtulduğunuzu göreceksiniz.
Siz farkında olmasanız da...
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com
|