Akrabalık Ve Aile Bağlarına Önem Verelim
Aile bağlarının kuvvetli olması, günümüzde büyük bir önem kazanmaktadır. Ancak, her geçen gün aile bağları zayıflamakta, aile fertleri birbirinden uzaklaşmaktadır. Baş döndürücü hızla ilerleyen teknoloji sayesinde kendi iç dünyalarına çekilen aile fertleri arasında ulaşılması, aşılması güç engeller girmektedir.
İnanın aile bağları kuvvetli olan, birbirleriyle iletişim halinde olan aile fertlerini hep kıskanmışımdır. Hep birbirlerinin yanında olurlar, birbirlerini kollarlar, birbirlerinin üzerine titrerler.
“Peki, günümüzde böyle aileler var mı?” derseniz.
Rahatlıkla yok, varsa da çok az diyebilirim. Eminim ki sizler de aynı cevabı vereceksiniz. Her geçen aile bağları zayıflamakta, aile fertleri birbirinden uzaklaşmaktadır. Nadiren de olsa, ancak yemekten yemeğe bir araya gelebiliyorlar. Ya da ne bileyim acil bir durumda, (hastalık, ölüm, düğün nişan…) sıkıntı verici bir durumun ortaya çıkmasında, ancak birbirlerini görebiliyorlar. Gerçekten son zamanlarda bu durum giderek, daha da artmaktadır.
Çevremizde duyulan akraba hikâyeleri çoğalmaktadır. “Ne çektiysem akrabalardan çektim, akrabanın akrabaya ettiğini akrep bile yapmaz, akraba mı yoksa akbaba mı?.. ?” gibisinden çokça söylemler olmaktadır. Sitemkâr olan aileler o kadar çok ki… Paranın, menfaatin daha da değerli olduğu son yıllarda dozunu aşmış durumda. Her şey menfaate, eğlenceye, magazinsel bir tarzına dönüşüyor.
Kardeş kardeşle konuşmuyor, çocuklar anne ve babasıyla konuşmuyor, hala, teyze, amca, dayılar ve çocukları birbirleriyle konuşmuyor. Bir yabancı misali yaşıyorlar aynı mahallede, aynı sokakta ve belki de aynı evde.
Arkadaşlıkların, dostlukların menfaat ilişkisine dayanması kısmen belki anlaşılır bir şey.
Ancak kan bağı olan kişilerde oluşan bu gayri duygusal yaklaşımlar acı ve ıstırap verici. İnsanı kahreden kaygı ve elem verici, nahoş bir durumdur.
Akrabaların bazılarının, maddi anlamda menfaatleri olan ya da her zaman güçlünün yanında olmasından farklı olarak; bir de çok çok önemli olan başka bir nokta daha vardır ki; her geçen gün kendini daha iyi hissettirmektedir.
Bu nedir, diye sorarsanız?
Düşmekte olana,” bir tekmede ben atayım” zihniyeti ve azmi.
Aileden olmayan ve aynı kandan olmayan kişilerin aşırı bağımlısı olmak ve kendi kan bağından olanları unutmak, ilişkileri kesmek, azaltmak.
Kan bağı kanunlarına aykırı olan bu durum, olağan hale gelmekte, gelmiş durumda.
Belki olmalı, olacaktır da; ancak bir yere kadar.
Özellikle şehirlerde ve metropollerde akrabalardan uzak bir yaşam sürenler, kafasına yatan ve anlaşabileceği birini bulduğunda, tamamen akrabalarını unutuveriyorlar, ilişkilerini kesiyorlar.
Ömrünün sonuna kadar bu böyle devam ediyor mu?
Elbette hayır. Ne zaman ki aralarına bir menfaat çatışması giriyor, işte o zaman her şey sona eriyor. Kişi yaptığıyla akrabalarına sırt çevirmenin vermiş olduğu bir yalnızlıkla baş başa kalıyor. Zaman içerisinde günümüzün baş belası olan, sıkıntı, sinir, stres ve depresyonla baş başa kalıyor. Her şeyin farkına varıp, geri dönüp telafi etmeye çalıştığında da, artık iş işten geçmiş oluyor. Ne yazık ki son pişmanlık fayda etmiyor.
Bu durumda üstümüze düşen nedir ve ne yapmalıyız derseniz?
Bu duruma düşmemek için, aile bağlarına ve akrabalık ilişkilerine önem verelim, mümkün olduğu kadar kan bağından olan yakınlarımızla irtibatımızı kesmeyelim. Dinimizde böyle emretmiyor mu?
Sonuçta, yalnız başına kalmak zorunda kalabiliriz.
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com
|