Akılsız Başın Cezasını Ayaklar Çekermiş
Akılsız başın cezasını ayaklar çekermiş.Plânsız ve programsız bir çok iş hüsranla sonuçlanmıştır.Bir anlık menfaat uğruna, kişiliğinden ya da nefsanî duygularından ödün vermeler, çoğu zaman telâfisi güç sonuçlar meydana getirmektedir.Bazen hesabı-kitabı yapılmayan küçük uygulamalar neticesinde, içinden çıkılmaz büyük hadiseler yaşanmasına sebep olabiliyor. Bu maddî anlamda insanları zor durumlara düşürerek, sağlığının yitirilmesine kadar gidebiliyor.
Adı Ö... Soyadı lâzım değil...Yaşı 55-60 dolaylarında olduğunu sanıyorum.Giyimine-kuşamına çok dikkat eder, ancak nedense etli-butlu olmaktan yoksundur.Aşırı sigara içmesinden kaynaklanıyor olsa gerek; bir gram et, hele adalesi hiç yok gibidir.Aşırı sigara içiciliğinden dolayı; ekmek ve yemekle düşman gibidir.Ağzı iyi lâf kalabalığı yapar. Her konuda söyleyecekleri vardır. Ancak konuşması esnasında, kimseye söz söyleme fırsatı vermez.Çünkü her şeyi kendisinin bildiğini düşünür, her söylediği söz ve yaptığı eylemin doğru olduğu kanaatindedir.
Bazen insanın bildiği, yanıldığına yetmiyor. Kişinin bildikleri, ancak karşısındakinin anlayabildiği kadardır.Ne eksik, ne fazla...Hani derler ya! Hem kel, hem fodul...
Neyse konumuza dönelim. Ö... Efendi yaz tatilinde, pek de alışık olmadığı farklı bir tatil yapmak ister. Birkaç günlüğüne işyerini kapatıp, Mersin’e tatile, yeğeninin yanına gider.Sıcak yaz günlerini; kâh deniz sahilinde, kâh klimalı mağazalarda geçirmeye başlarlar. Her anında, yanında bulunan yeğeni vardır. Mersin caddelerini dolaşırlarken, E... mağazalarını görürler ve içeri girerler. Dedim ya, Ö... Efendi giyinmeyi-kuşanmayı sever.Yeğeni, Ö... Efendiye bir şey almak ister.Bu teklif Ö... Efendinin hoşuna gider. Reyonları gönüllerince dolaşan Ö... Efendi ve yeğeni nihayet giyim reyonunda elbise beğenmeye başlarlar. Ö... Efendi bir takım elbise, gömlek, kravat ve ayakkabı beğenir.
Kasaya gelmişlerdir.Kasa da yeğeni ödemeyi kendisinin yapacağını söyler. Ö... Efendi “hayır ben ödeyeceğim” dese de, yeğeni kendisi ödeyeceğinde ısrar eder.Hani yeğenin böyle ısrarı hoşuna da gitmektedir. Öyle ya, hem tatil bedavaya gelmiş oluyor, hem tamtakır bir giyime kavuşmuş oluyor. Bundan iyisi can sağlığı, başka ne isteyebilirdi ki; “istediği bir göz, Allah vermişti iki göz!” Ancak bir problem vardır. Yeğeni kredi kartını getirmediğini söyler. O arada kasiyer mağazalarının kartı olduğunu, istedikleri takdirde kendilerine verebileceklerini, uygulanacak mevcut indirimlerden de faydalanabileceklerini söyler. Yeğeni “tamam!” diyerek kart almak için kendisine uzatılan formları doldurmaya başlar. Sonra bir kefil gerektiği için, Ö... Efendiye imzalamasını söyler.Hiç çekinmeden, aklına başka bir şey gelmeden imzalar.Elbiselerini alarak evin yolunu tutarlar.
Dünyayı fethetmiş padişah edasıyla, vazgeçemediği ve annesinin memesi gibi ağzından bırakmadığı sigarasını tüttürürken, başına geleceklerden habersizdir.Yeğeni, bilerek veya bilmeyerek uyguladığı plânı sayesinde, sürekli alışveriş yapabileceği bir fırsat yakalamıştır. “Kaz gelecek yerden, tavuk esirgenmez!” misalinden 300.00 TL. lik bir harcamayla, belki de milyara varacak bir alışveriş imkânı yakalamıştır.
Güzel bir tatil geçirdiğini ve üstüne üstlük bir de güzelce giyindiğini düşünen Ö... Efendi, sonrasında kızacağı, sinirleneceği, kötü olacağı, sağlığının bozulmasına kadar varacak bir problem yaşayacaktır.
İşte akılsız başın, heva ve hevesin, nefsi hoş etmenin cezasını maalesef ayaklar çekiyordu.İmzaladığı yere dikkat etmeyen ve neyi imzaladığının farkında olmayan Ö... Efendi, büyük külfet oluşturacak bir dikkatsizliğin belki de ihmalkarlığının kurbanı olmuştu.
Yaklaşık bir yıl sonra işyerindeyken, postacı bir zarf uzatır ve imzalamasını ister. Ancak Ö... Efendi bakar ve icradan geldiğini görüp imzalamak istemez. “İmzadan imtina etmiştir” diye zarfın üstüne yazan postacı tebliğ etmeden geri gider.İmzalayıp, imzalamaması o kadar önemli değildir aslında, çünkü tebliğ etmiş olabilmenin başka yolları da vardır. Muhtemelen o yollardan birine başvurulacaktır. Ö... Efendi belki imzadan imtina etmiştir; ama borcun sahipliğinden imtina edemeyecek ve faiziyle beraber ödemek zorunda kalacaktır.
Sinirlenen ve sigara üstüne sigara yakan Ö... Efendi, yeğenine ulaşmak ister. Yeğenine ulaşamayanca, daha da sinirlenmeye başlar.Nihayet bir şekilde yeğenine ulaşır ve neler yapabileceğini söyler. Yeğeninin işleri bozuktur, ödeyemeyecek durumdadır.Mümkünse kendisinin ödemesini ve bilahare kendisine ödeme yapabileceğini söyler. Kızsa da, kırılsa da, sinirlense de, sağlığına mal olsa da, paşa paşa, yeğeninin bir yıllık harcamalarını faiziyle beraber öder. Uzun süredir ödemeye başladığı borçları karşılığında, yeğeninden para alabilmiş midir derseniz? İşte orası bir muamma! Çünkü o günden itibaren yeğeni ortalıklarda yoktur.İleride de ortaya çıkar mı, çıkmaz mı, Allah bilir!
İyi ki olan bitenden hanımının haberi olmamıştı.Allah muhafaza, ya bir de hanımının haberi olsaydı bu olanlardan.Neler olurdu, neler...
Şimdi bu yaşanmış olan gerçek hikâyeden çıkarılacak bir çok ders vardır.
Maalesef elektrik, su, sabit-cep telefonu, her türlü banka kartları ... sözleşmelerinde ve akit işlemlerinde küçücük alt yazılardan oluşan ve sadece imzalanacak yeri bize gösterdiklerinde; okumadan (istesen de okuyamazsın, çünkü mercek gerekebilir) basıveririz imzayı. Ne olduğunu, neler yazdığını, neyi, nasıl imzaladığımızı o anın heyecanı ve rehavetiyle pek önemsemeyiz.Sonrasında da böyle Ö... Efendinin düştüğü durumlara düşer, istesek de kurtulamayız.
Bir anlık nefsimizi hoş etmek adına, aldığımız hediyelerin sonunda, böyle hallere düşer ve onun–bunun gözünde dalga geçilecek ve alaya alınacak durumlara düşeriz.
Yeğenimiz değil, kim olursa olsun, imzaladığımız yere ve yerlere çok dikkat etmeliyiz.
Hiçbir şey alay konusu olmaya, insanların gözünde değersiz hale gelmeye, insanların güvenini ve olumlu bakış açılarını kaybetmeye değmez.
İşte “akılsız başın cezasını ayaklar çeker” demez de ne dersiniz dostlar, söyler misiniz?
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan @hotmail.com |