Acaba Biz Ne Kadar Samimiyiz?
Samimi insan kaldı mı? Deriz demesine de; acaba biz ne kadar samimiyiz?
Hep merak ederim.
Gerçek anlamda insanlara saygılı, samimi, dürüst, merhametli olan/olabilen kaç kişiyle karşılaşırsınız.
Belki bir pire yüzünden yorgan yakılabiliyor; ancak insan darbeyi hiç beklemediği yerden, yerlerden, kişiden ve kişilerden darbe yediği zaman, haliyle herkesi aynı kefeye koymaya başlıyor.
Doğru mudur, değil midir?
Tartışılır elbet.
Aslında doğru olmadığı yönünde fikir ileri sürebilirsiniz.
Belki doğrusu da budur.
Samimi, dürüst ve saygılı, hürmetli biriyle karşılaşılmadığında herkesi öyle kategorize etmek doğru değildir.
Karşımdakine o denli saygılı, samimi ve dürüst olmaya çalışırım.
İnanılır ve inanılmaz; ama gerçek budur.
Şu da bir gerçek ki, yapılan mutluluk, sevgi ve saygı üzerinden pirim yapmak isteyenler de yok değil.Çoğu zaman düşürüm!..
Ben karşımdakine verdiklerimden ne kadarını geri alabiliyorum?
Hangi anlamda diyebilirsiniz! Hiç fark etmez, her konuda bu böyledir.
Eminim ki benim gibi siz de “verdiklerimin yanında solda sıfır kalır verilenler” diyeceksiniz/diyorsunuzdur.
Kapılarda ağlayanlar, bin bir umut besleyenler, günden güne benzemeye çalışılanlar, kuyruk acısı çekenler, kuyruklara acı vermeye çalışanlar...
Arkadaşlıklar, dostluklar, samimiyetler, beklentiler, sonuçlar...
Ne kadar da çok yalanlar üzerine kuruludur sözler, söylemler, eylemler, arkadaşlıklar,istekler, talepler...
Hele ki on sekiz yaş öncesi ve sonrası, kırk yaş öncesi ve sonrası edilenler/edinilenler ...
Ergenlik tamamlanmadan akıllarda türlü tilkilikler gezinir kurulan arkadaşlıklarda...
Genelde idare eder şekliyle kabullenirsiniz hayatınızda olan biteni....
Her olandan, her yaşanılandan, her söylenenden, her acı ve ızdırabın sonunda, her sahiplenilen sonuçtan sonra ders aldığınızı söyler durursunuz. Artık aynı hataları yapmamak adına, daha samimi, dürüst, saygılı, merhametli farklı insanlar arayışına girersiniz; ama nafile!.. Sonuç hep aynı.
Meraklı bir hal üzere, daha tanımalıyım hayattaki o kalanları diyerek yaşınızın genç olduğuyla teselli edersiniz kendinizi
Belki unutulan ya da hesaba alınmayan bir yön vardır.
Malum yetmişini geçince kaç kişi, sağ, mutlu, huzurlu, saygı, hürmet görüp de yaşlanmış oluyor, hiç düşündünüz mü?...
Sonrasında daha mutsuz olmak varsa, peki şu an itibariyle mutluluktan vaz mı geçmek gerekiyor derseniz?
Asla!... Malum “risk almadan yaşanmaz” denir değil mi ama?..
Katılırsınız, katılmazsınız; ama ne zaman risk alacak olursanız; göreceksiniz ki artık dışarıdan göründüğü değil hiç bir şey...Mizacınıza uygun hareket etmek durumundasınız. Öyle veya böyle, çatık kaşlı, sert görünümlü, çok cesaretli, nasıl bir maske takındığınızın belli olmadığı... gibi sıfatlara bürünebilir ve yakıştırılabilirsiniz.
Hiç önemli değil. Desinler istedikleri kadar. Sonuçta sen kendini biliyorsan mesele yok.Baştan ön yargılı, peşin hükümlü değilsen, empati yapabiliyor, karşındakini anlamaya çalışarak rencide etmiyorsan, sürekli doğru ve olumlu olmak adına hem kendine hem karşındakine şans tanıyorsan rahat ve huzurlu olabilirsin. Belki çoğu kez yelkenleri suya indirmek gerekiyor.
Vay be!...Böylesi de varmış dedirtebilmelisin karşındakine.
Son umut tanecikleri kalsa da heybende, serpmeye devam etmelisin yine de hayata.
Gerçekten gülümseyeceksin yüzlere, takmayıp artık o ne olduğu belirsiz maskeleri, çıkarıp da konuşacaksın her durumdakilere ...
Edinmiş birkaç dost, onlarla mutlu, huzurlu olmanın, hayatın tadını çıkarmanın hazzına varacaksın.
Bu dünya hayatında ne kadar kalınır bilinmez; olduğu kadarıyla ailenle, çocuklarınla, arkadaşlarınla, dostlarınla, hasılı tüm sevdiklerinle, mutlu, huzurlu, samimi, dürüst ve merhametli yaşamaya çalışacaksın.İnsan olmanın gereklerini yerli yerince, haklının hakkını haklıya verecek şekilde çalışmaya gayret ve çaba harcayacaksın.
Çünkü biz insanız, hem de canlıların en şereflisi olarak yaratılan insanız.
Öyle değil mi?...
Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com |