Namaza niyet edilirken, saflar sıklaşır.
Dirsekler birbirine dokunur. Araya şeytan girmesin denir.
Ey müminler! Safları sıklaştırın. Araya şeytanlaşmış kullar giriyor. İzin vermeyelim.
Ülkemize ve dinimize sahip çıkalım.
Allah Samet’tir.
Mümin müminin aynasıdır. Birbirilerimizin sevdiklerine öfkelenip, küfürler etmeyelim.
Peygamber efendimiz, bir gün sahabeye dönüp der ki;” Ana- babanıza küfür etmeyin.
Sahabe şaşırır” Ya Allah’ın Resulü kim ana- babasına küfür eder ki?” Peygamberimiz(sav);” Eğer sizler karşımızdaki insanların ana- babasına veya sevdiklerine küfrederseniz, onlar da sizlerinkine eder.
Böylece sizler kendi ailenize küfür etmiş olursunuz.”
Diye nasihatte bulunur.
Zaman zaman değerlerimize saygı duymayı ve de saygı göstermeyi unutuyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir.
Devletimizin kurucu Atatürk’tür. Atatürk bir liderdir.
Zübeyde Hanım’ın mavi gözlü, sarı saçlı oğlu ve de
Yani Allah’ın bir kuludur.
Bazı kesimler Atatürk’ü sevmemekte ısrar ederler. Olabilir.
Herkes sevecek diye bir kural ya da kanun maddesi yok. Lakin saygı duyma zorunluluğu vardır.
Bazı kesimler de sevginin dozunu kaçırmaktalar.
Ya da işlerine gelince sevgiyi kullanmaktalar.
Her şeyin bir ölçüsü olmalıdır.
10 Kasım Atatürk’ün ölüm günüdür.
Alışılagelmiş bir anma törenimiz mevcuttur.
Anılma şeklini tasvip edersin, etmezsin o kişiye kalmıştır.
Ama yine saygı göstermek zorundasın.
Kimse sana 9.05’te ayağa kalk, saygı duruşunda dur demiyor. Eğer bir protokolde iseniz tabi uymak mecburiyetindesinizdir.
Gelelim asıl mevzumuza;
Bir genç kızımız, 10 Kasım’da tamda saygı duruşu yapılırken, tesadüf müdür bilinmez, alandan geçerken kendince söylenir:
“Atatürk ilah değildir” der. Ve beklenen olur.
Kız tutuklanır.
Şimdi iki taraf ayaklanır.
İki tarafa ayrılan topluluklar, başlarlar birbirlerine hakaretlere. Klavye kahramanları başlar atıp tutmaya.
Şimdi kimler haklı! İki taraf da haklı,
İki taraf da haksız.
Evet Sayın Atatürk ilah değildir. (İlah)Yaratıcı yalnız Allah’tır. Tartışma konusu dahi olacak bir mevzu asla değildir.
Lakin her doğru her yerde söylenmez.
Bile bile “lades” denmez. Atatürk’ü anma töreni sırasında kalkıp
Atatürk’e neden, ilah değildir dersin?
Beşerden ilah olmaz. Bilmez misin ki!?
Orada bu lafları söylemendeki amaç neydi? He kızım anlatsana.
Allah’ın emri için kapanmışsın. Allah için yaşıyorsan, neden fitneye sebep olursun?
Bunun vebalini bilmez misin? Şimdi o kadar insanı küfre sevk ettin.
Ahirette sen nasıl hesap vereceksin.!?
Eğer yapılan saygı duruşunu kabul etmiyorsan,
Kendince sanal alemde anlatırsın.
Ya da çevrene izah edersin. Bunun yolu bu değildir.
Ha provokatörlük yaptım dersen... Sonucuna katlanırsın.
Bunun karşılığı olduğunu sanarak, aklınca kendini bilmez biri Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Sayın Erdoğan’a ağza alınmayacak küfür eder.
Ve sanal alemde yayınlatır. Yani hesap sorulmayacak mı? sanır.
Öyle kafasına göre herkes konuşacak ve küfürler yağdıracaksa...
İşimiz sadece kavga olur.
Düzen bozulur.
İç savaş kaçınılmaz olur ki!! Düşmanlarımızın istekleri de yerine gelmiş olur.
Bakara Süresi 191. Ayeti kerime de Yaradan bize; ”..fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür...” buyurur.
Tartışmalara son verelim.
Saygı duymayı
Ve saygı göstermeyi öğrenelim. “Lekum dinikum Veli yeli yedin” “Sizin dininiz size benim dinim banadır”
Bu kadar çabuk gaza gelmeyelim. Klavye kahramanı olmak da marifet değil.
“Bir şey biliyorsan konuş ibret alsınlar,
Bilmiyorsan sus da adam sansınlar.”
Saygılarımla
Tülay Demircan Koyuncu